Bana kalırsa dünyanın en muhteşem üçlüsü kahve, kitap ve çiçektir. Üçünün de kendine has kokusu, tadı vardır ama ortak noktaları aynıdır. Üçü de bir yudumla, bir hevesle ve bir nefesle içe çekilesidir. Üstelik en sadık dostlardır. Sabahın erken saatlerinde sizi sükûnetle karşılar, el ayak çekilene kadar da yanınızdan ayrılmazlar. İşte yine öyle bir sabah, kahvem ve kitabımla camgüzeli çiçeklerimin eşlik ettiği köşeme geçtim. Tesadüf mü bilmiyorum ama kitabım ve çiçeklerim aynı ismi taşıyor. Geçenlerde kitabevinde dolaşırken, dikkatimi çekti, yazarını da görünce hemen aldım. Sevimli mi sevimli sıcacık ismi ile beni karşılayan bu kitabı merakla, keyifle okudum ve kahramanını sizlerle tanıştırmak istedim.

Saçları yaz mevsiminde sarıya, sonbaharda kızıla çalardı. Gözleri elaydı bizim kızın. Akıllı ve meraklıydı. Durmadan sorular sorardı. Sürekli karıştırdığı bir atlası, Koca Ağaç adında yanından ayırmadığı bir günlüğü, beslediği iki minik su kaplumbağası vardı. Kitap okumaya ve çikolatalı kurabiye pişirmeye bayılırdı. Hayal kurmayı da çok severdi. Ama onca sevdiği şey arasında hiç mi hiç hoşlanmadığı bir konu vardı: kendi ismi! Dünyanın en tuhaf isimli çocuğu olduğuna inanıyordu çünkü ismi komik bir lakap gibiydi: Sakız Sardunya!

Bizim Sardunya kızın macerası okulun kütüphanesinde kitaplar arasında parlayan bir küre bulmasıyla başlıyordu. Bu sihirli dünya küresi, sekizinci kıtadaki “Efsaneler, Hikâyeler, Masallar Ülkesi” yani EFHİMA’dan gelen Zeliş ve Asutay’ın yol haritasıydı. İki kardeş, masallar, hikâyeler ve efsaneler yaratmak için fikir toplamaya gelmiş ve sihirli kürenin sinyali kesilince yollarını kaybetmişlerdi. Geri dönmeleri gerekiyordu. Topladıkları fikirlerden yepyeni hikâyeler, masallar, şiirler, bilmeceler yazmak zorundaydılar. Kıta’nın yaşam kaynağı yaratıcı fikirlerdi ve gün geçtikçe bu kaynak azalıyordu. Dünya’da anlatılan tüm masalların, hikâyelerin ve efsanelerin yazıldığı ülke EFHİMA’da korkunç bir kuraklık tehlikesi başlamıştı. Artık eskisi gibi çocuklar kitap okumuyor ve hayal kurmuyor, yetişkinler hikâye ve masal anlatmıyordu. Tüm bunlar kuraklığa sebep olmuştu. Eğer böyle giderse, sekizinci kıtadan sonra dünyanın çöle dönmesi an meselesiydi. EFHİMA’ya girmek de öyle sanıldığı kadar kolay değildi. Yalnızca şairler, yazarlar, film yönetmenleri, ressamlar, müzisyenler ve tabii ki çocuklar girebilirdi. Çünkü en güzel düşleri çocuklar kurabilirdi.

Sakız Sardunya, Zeliş ve Asutay çuval dolusu fikirle kendilerini almaya gelen çikolata renkli, kanatlı atlara binip EFHİMA’ya doğru yola koyuldular. Önce seçenekler ormanında kendilerini buldular, sonra bir cadı ile karşılaştılar. Yol hiç de kolay değildi. Bu serüvende onları toprak, hava, su, ateş ve aksi mi aksi huysuz bir peri bekliyordu. Yaratıcı fikirleri ulaştırmak pahasına yol boyunca yüz tane rüzgârgülü onardılar, kuyruğu birbirine dolanmış bin uçurtmayı tek tek açtılar, yerlerden on binlerce kuş tüyü topladılar. Sonunda tam ulaştık derken rüzgârın oyununa denk geldiler. Ne kadar yaratıcı fikir varsa hepsi etrafa saçılmıştı. Kimi ağaçlara takılmış, kimi uçurum diplerine düşmüş, kimi çatılarda kalmıştı. En fazla bir avuç fikir toplayabilmişlerdi.

Umutsuzluk ve üzüntü kaplamıştı etrafı, ta ki Sardunya kızın cesaret veren o sözleri duyulana kadar:

“En güzel fikirleri siz bulabilirsiniz. Gidip başka yerlerden fikir toplamaya gerek yok. Şehirdeki bütün çocuklara kâğıt kalem verin. Onları özgür bırakın. Sen çocuksun yapamazsın, sen çocuksun anlamazsın demeyin. Anlatın. Konuşun. Yüreklendirin. Yapabilirsin deyin. Cesaretlendirin.”

Çocuk aklı ile çıkılan yolda, çocuk kalbi ile gösterilen cesaret ve dayanışma ile dünyanın nasıl kurtarıldığını anlatan bu harika öyküyü Elif Şafak yazmış. Hayal gibi görünenin aslında gerçek olduğunu, yarattığımızı yaşadığımızı anlatmış. Bilinmeyeni keşfetmek için çıktığımız yolda kendimizi bulmak, farklılığımızla yalnız değil özel olduğumuzu hissetmekmiş önemli olan. Gerçek dostluk ve paylaşmakmış birbirimize bağlayan. Umudu yitirmemekmiş.

Unutmayalım!

“Ne zaman bir çocuk severek kitap okusa, ne zaman bir yetişkin hikâye ya da masal anlatsa ve yepyeni bir fikir doğsa sekizinci kıtada bir çiçek açar. Bir kuş cıvıldar. Ya da bir şelale çağlayarak akar.”

Hayal kurmayı bırakmayın. Sevmekten vazgeçmeyin.

Okumak güzeldir. Dünyayı kurtarmak elimizdedir.

Gökten üç elma düşmüş… Biri bana, biri okuyanlara, biri de dünyadaki tüm Sakız Sardunya’lara.

Zeynep Keten