On bir yaş ve üzeri genç okurlara hitap eden “Abbas Dayı Hadisesi” klasik bir korku romanı evreni yaratmakla birlikte mahalle kültürümüze de yaslanıyor.

Serdar Uslu’yu 2022’de yayımlanan ilk romanı “Yermük ve Trafalgar Baldır Bacak İşleri” ile tanımıştık. Yazar 1978 yılında doğdu ve aldığı felsefe eğitimi sonrasında halihazırda İlkçağ ve Ortaçağ Felsefesi ile Bilim Tarihi dersleri vermekte. Geçtiğimiz günlerde ise Genç Timaş’tan ikinci romanı Abbas Dayı Hadisesi yayımlandı. On bir yaş ve üzeri genç okurlara hitap eden bu kitap, bir korku romanı ve geleneklerimizle birleşen yeni bir bakış açısıyla kaleme alınmış.
Servet, pastaneci Sabri’nin çırağıdır ve akşamları kendi yaşıtlarıyla birlikte bir kulübede toplanıp korku romanları okurlar. Pastaneyi işleten Sabri, eşi Neriman, manav, manifaturacı gibi karakterler de küçük bir kasabanın ruhunu yansıtan tipik özellikler gösterir romanda. Her şeyin fazla rutin, fazla klasik olduğu bu kasabada oraya ait olmayan ama kimsenin de iletişim kurmaya cesaret edemediği biri vardır. Adını bilmediklerinden ve bir türlü öğrenemediklerinden, “Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz”dan hareketle Abbas Dayı derler ona. Çünkü kendisini hep yolda görürler, hep yürür haldedir. Bir gün Abbas Dayı vefat eder ve ailesi olmayan bu adamın cenazesini mahalleli kaldırmak durumunda kalır fakat bu arada büyük bir hava olayı olur ve adamın cesedini ortada bırakıp kaçar bütün ahali. Olaylar bundan sonra gelişir. Abbas Dayı günler içinde çoğalarak etrafta görülmeye başlayınca mahallede kaos çıkar. Bir, iki, üç değil bir anda tam dört Abbas çıkar ortaya. Mahallenin genci, yaşlısı topluca bu durumu çözmeye çalışırlar. Asıl mesele, ne kadar başarılı olabileceklerdir? Abbas Dayı’nın daha kim olduğunu bile tam olarak bilmezlerken onun hayaleti ile nasıl mücadele edeceklerdir?
Abbas Dayı Hadisesi klasik bir korku romanı evreni yaratmakla birlikte mahalle kültürümüze ve geleneklerimize de yaslanıyor. Her şeyin olağan aktığı isimsiz bir mahalle var merkezde ve sanki bu yer, geçmiş zamandan fırlamış gibi. Bu sebeple nostaljik bir havası da var romanın. 90’lardaki mahalle dizilerini anımsatıyor bu yönüyle. Mesafeli bir “Abbas Bey” değil de halktan bir “Abbas Dayı” ifadesinin kullanılmasını da buna bağlayabiliriz.
Korku öyküleri okuyan ve Abbas Dayı’nın gizemini çözmeye çalışan bir grup çocuk var karşımızda. Büyük, uzun bir palto ve fötr şapka ile dolaşan bu adamın “hayaleti”nin derdinin ne olduğunu öğrendiklerinde elbette çok şaşıracaklar. Tabii burada kitabın hitap ettiği yaş grubunu düşününce büyük korku öğelerinin ya da kanlı unsurların olmadığını görüyoruz. Hatta bir korku romanı olmasına rağmen yazarın eğlenceli ve mizahi bir üslûbu var. O sebeple bir yandan romanda Abbas Dayı’nın sırrını merak ederken bir yandan da eğlenerek okuyorsunuz. Yazarın bu üslubu kitabı oldukça akıcı ve eğlenceli bir hale getiriyor.
Bir de saygı duruşu niteliğinde olan kült eserden de bahsetmek gerek. Romanda çocuklar akşamları bir kulübede toplanıp “Dr. Jekyll ve Mr. Hyde” okuyorlar. İskoç yazar Robert Louis Stevenson’ın 1886 yılında yayımladığı gotik uzun hikayesi bu. Türkiye’de ilk defa 1942 yılında yayımlandı ve yıllar içinde başka başka yayınevleri tarafından çokça basıldı. Londralı avukat Gabriel John Utterson’ın, eski bir arkadaşı olan Dr. Henry Jekyll ile Edward Hyde adındaki bir suçlu arasında geçen tuhaf ve gizemli olayları çözmeye çalışmasını konu alıyor eser. Bu yönüyle bu eserin “Abbas Dayı Hadisesi”ne misafir olması da şaşırtıcı değil. Bu eser, gotik korku türünün önemli yapı taşlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Servet ile ustası Sabri ve yaşadıkları mahalledeki kişilerin kendilerini bir anda içinde bulduğu bu gizemli ama bir o kadar da eğlenceli roman, genç okurlarla beraber yetişkinlere de iyi gelecektir. Arkadaşlığın, birlikte hareket etmenin önemini anlamak için yazar Serdar Uslu okurlarına neredeyse bir oturuşta bitirilebilecek korkutucu ve aynı zamanda sımsıcak bir hikâye sunuyor. Dilerim yazarın başka eserleriyle yakın zamanda tekrar karşılaşırız.
Nagihan Kahraman