Banu Yıldıran Genç, farklı edebiyat dergilerinde yazdığı denemelerini “Geri Döndüğüm Yerler” adlı kitapta topladı. Bu kitabı okurken ilk sayfadan itibaren gözümde şöyle bir görüntü canlandı…

Kitabın ilk sayfalarını çevirdiğimizde açılan aynı zamanda bir kütüphanenin kapısı. Yazarın bu kitabı, okurları için kütüphanesine bir davet. Raflardan bir kitap seçip onu bize anlatıyor. Kitap bölümlere ayrılmış. İlk bölümde yazarın yaşanmışlıkları da sızıyor kitaba. Diğer bölümler daha çok okuduğu kitaplar üzerine notları. Notlar, okura kendi okuma listesini yapma hevesi veriyor.

Banu Yıldıran Genç

Banu Yıldıran Genç, oturmuş seçtiği kitabı okurken notlar alıyor. Okuduklarının onu götürdüğü yerler var, geri döndüğü yerler. Bu yerlerle ilgili notları, okurken aldığı notların arasına katıyor. Kitaptan aldığı çağrışımla çıktığı zihinsel yolculuk sonuçta farklı bir metne evriliyor. Yazarın son noktayı koyduğu yer burası.

Yaşanmışlıklarla sarmaş dolaş olan metinler, okuru da kendi yolculuğuna çıkarıyor. Bu yolculuk okurun kitabı sevmesini, benimsemesini ve ondan keyif almasını kolaylaştırıyor.

Kitabı elinizde tutmuş olmanız sizi yanıltmasın, kitabın henüz bitmediğini, yazılmaya devam ettiğini söylemek isterim. Şöyle temellendireyim: Banu Yıldıran Genç, okura kitabı daha da aydınlık kılacak bir fener tutuyor, “Geri Döndüğüm Yerlere Kişisel Dizin Çalışması” adıyla. Instagram hesabında bu başlık altında metinleri zenginleştirecek, okuru kitabın içine çekecek ayrıntılarla dolu yeni metinler kaleme alıyor. Böylelikle hem ilgiyi sürekli kılıyor hem de yazdığı bazı metinleri daha da açıyor, eklediği fotoğraflarla daha da kişiselleştiriyor, görselleştiriyor. Ve kitap yazılmaya devam ediyor. Okurla arasından kaldırdığı duvarlarla okurun metinlere daha iyi nüfuz edeceğinin bilincinde hareket ediyor.

Dizin çalışmasıyla yazar, aynı zamanda kitabın diğer bölümlerinde yazdığı kitap değerlendirme yazılarını, ilk bölümdeki (Zaman Makinası Misali) metinlere yaklaştırıyor. Onları da “zaman makinası”na bindiriyor, onlara da yaşanmışlık ekliyor. “Bazen küçücük bir duyguyla, bazen de ülke tarihiyle hesaplaşabilmek için kendi küçük tarihine döndüğü” notlar olarak anlamalıyız bu dizin çalışmasını. Buradan da Genç’in yaşanmışlıkların sızdığı metinlere daha yakın olduğu seziliyor. Burada askıya bıraktığım bir soru var: Devam etmekte olan dizin çalışması, yazarın kitabın sunuş yazısında, Javier Cercas’ın bir romanından alıntıladığı “Ama kendinden fazlaca söz etmek, gizlenmenin en iyi yoludur” cümlesini kuvvetlendiriyor mu, siliyor mu?

Kitabın isminin de anlattığı gibi yazarın geriye doğru bir yolculuğu söz konusu. Bu nedenle bu noktada Arthur Rimbaud’a bir selam verip onun türettiği “Robinsonculuk” fiilini (Robinsonculuk, hayali yolculuk ve soyutlanma gibi ikiz temalarıyla Defoe’nun Robinson Crusoe’suna atıfta bulunur) devreye alalım: “Bilincin gezinmesine ya da zihinsel olarak yolculuk etmesine izin vermek anlamına gelen Robensonculuk”[1] tam da Banu Yıldıran Genç’in metinlerini kaleme alma yöntemini çok iyi tanımlıyor.

Burada iç yolculuğu karşılayan bir başka kavramdan yola çıkarak Genç’i bir flanöz olarak da tanımlayabiliriz, evcil flanöz. Yazarın çıktığı yolculuklar başka yolculuklara da yol açar; okurun kendi iç yolculuğuna. Yazar, okuru da kendiyle beraber birer flanöz’e/flanör’e çevirir. Bölümlerden birinin adını taşıyan, “Zaman Makinası Misali” başlığı okura az sonra bir yolculuğa çıkacağını haber verir. Onu hazırlar. Okur, yazarın çıktığı zihinsel yolculuğun sızdığı metni okuduktan sonra kendi zihinsel yolculuğuna çıkmaya hazırdır.

Kitapta Fethi Naci’den söz eden bir metinden öğreniriz ki o da bazen bir kitabı anlatmaya çocukluğundaki bir anıyla başlarmış. Genç, metne böyle bir başlangıç yapmaya bayıldığını yazar aynı metinde. Geri Döndüğüm Yerler’de bu tarz yazıların bulunmasında, sevdiği ustanın etkisinin de payı olsa gerek. Anıları hatırlamayı da satır aralarında şöyle gerekçelendiriyor: “Bizi biz yapan anları, ayrıntıları, kokuları hatırlayabilsek daha iyi tanıyacağız kendimizi.”

Genç’in yazar Meltem Gürle’nin metinleri üzerine söylediğini bu kitap için rahatlıkla söyleyebiliriz: Bu kitap, “Kendinden söz etme, öznel değil, nesnel yaz, geniş zaman kullan gibi kurallarla nefret ettirildiğimiz yazı yazmanın aslında öyle bir şey olmadığını gösteriyor.”

Kitabı kaparken ve Banu Yıldıran Genç’in kütüphanesinden çıkarken geriye ne kalıyor? Okurda önce Geri Döndüğüm Yerler’de söz edilen kitapları okuma isteği, takiben o kitaplar aracılığıyla kendi zihinsel yolculuğuna çıkma isteği ve en sonra da okurun kalemi eline alma isteği. Bu üç aşama da tamamsa, yazarın cümlesiyle söylersek, “Edebiyatın büyüsü tutmuştur.”

Melih Elhan


[1] Merlin Covery, Psikocoğrafya Londra Yazıları, Türkçesi: Selen Serezli, Kalkedon Yayıncılık, 2011.