“Yardımlaşmanın, önyargısız yaklaşmanın ve türler arası ayrım yapmamanın mümkün olduğu bir dünya mümkün!”

Ülkenizdeki ekonomik sebeplerden dolayı yaşadığınız yeri değiştirmek zorunda kalsanız nasıl hissederdiniz kendinizi? Yalnız başka bir şehre, başka bir ülkeye değil, yerleşim yerinizin yakınındaki bir dağa göçüyorsunuz bu varsayımda. Evinizi, arabanızı, her şeyinizi geride bırakıp en az miktarda eşyayla ailece bir dağın eteğinde yaşamaya başlıyorsunuz. Distopya gibi geliyor kulağa değil mi? Tam da bu minvalde gelişen bir kitaptan bahsedeceğim şimdi size: Yankı Dağı. Geçtiğimiz günlerde Genç Timaş’tan yayımlanan kitap 11 yaşından büyüklere hitap ediyor. Amerikalı şair, yazar ve editör Lauren Wolk’un 2020’de yayımlanan kitabının çevirisi ise Esma Fethiye Güçlü’ye ait. Wolf Hollow romanıyla 2017’de Newbery Onur Ödülü ve Beyond the Bright Sea adlı kitabıyla da 2018’de Scott O’Dell Tarihsel Kurgu Ödülü’nü kazanan yazarın Yankı Dağı kitabı ile kısa zamanda tanışabilmemiz büyük şans. Romanın da geçtiği Maine’de bir arsa alarak şehir hayatının karmaşasından kaçmalarını, sakin bir hayatı deneyimlemelerini sağlayan annesine teşekkürleriyle bitiriyor eserini yazar. Oldukça kıymetli bu deneyimi böyle bir kurgu hâline getirerek bizlere sunduğu için ben de yazara müteşekkir kaldım.

Peki neler var Yankı Dağı‘nda? Büyük Buhran dönemi Amerika’sı merkezde öncelikle. Yıl 1934. Annesi müzik öğretmeni, babası terzi olan, bir ablası bir de oğlan kardeşi olan Ellie’nin etrafında gelişiyor roman. Majör bir olayın minör yansıması bu şekilde ele alınmış romanda. Maddi olarak güçlerini yitiren bu aile, kasabalarının yakınındaki bir dağa göçmek zorunda kalır. Ekonomik krizle birlikte her şeylerini kaybetmişlerdir, kendilerinden ve doğada hayatta kalmaya dair kısıtlı bilgilerinden başka bir şeyleri yoktur. Bu sebeple Yankı Dağı bir hayatta kalma romanı bir yanıyla. Aileyi, çocukları bir arada tutmaya çalışan anne ve babanın mücadelesi, dirayetleri çok önemli bu açıdan. Ancak bir anda babanın başına gelen bir kaza, aileyi gerçekten de hayatta kalma mücadelesine, babayı yaşatma mücadelesine evrilir.

Başka neler var bu romanda? Ötekileştirilen insanların hissettikleri, önyargıların kırılabileceği, hayvanlara da en az insanlar kadar saygı duyulması gerektiği, insanın içindeki itici güce inanma ve onun peşinden gitme arzusu… Borsanın çöküşünden sonra Ellie ve ailesinin yerleştikleri dağda, onlardan önce de yaşayan insanlar vardır elbette ama kendinden olmayan birine ne kadar anlayışlı olabilir insan? Önyargısız yaklaşmak mümkün müdür yabancı birine? Yankı Dağı’nın iki farklı eteğinde yaşayanlar yani kasabaya yakın olanlar ve önceden de orada olanlar, birbirinden farklı olmadıklarını, insanın acısının bir ve aynı olduğunu zamanla anlarlar. Aynı şekilde Yankı Dağı’nda yaşayan hayvanlar da, özellikle köpekler, insanlarla iç içedir. Bu da hiçbir türün diğerinden üstün ya da ayrıcalıklı olmadığını anlamasını sağlar okurun. Yazarın bu tarz önemli değerleri akıcı bir kurgu dahilinde ve sürükleyici bir üslupla sunması, kitabın hitap ettiği yaş seviyesine ne kadar uygun olduğunu gösteriyor. Fakat küçük yaştaki okurların, Amerika’da 1930’lu yıllarda Büyük Buhran denen ekonomik çöküş hakkında bilgi sahibi olduktan sonra romanı daha da iyi anlayacaklarını, daha çok keyif alacaklarını düşünüyorum. Öte yandan bu eser, bir gençlik romanı olmaktan kesinlikle çok ileride. Ben yetişkin bir okur olarak eserin dilini edebî açıdan doyurucu buldum. Çocuğuna bu kitabı alan tüm anne babalara kendilerinin de okumasını ısrarla tavsiye ederim. Yardımlaşmanın, önyargısız yaklaşmanın ve türler arası ayrım yapmamanın mümkün olduğu bir dünya mümkün!

Nagihan Kahraman