Prof. Dr. Nermin Yazıcı’nın, 19. Uluslararası Ankara Öykü Günleri kapsamında düzenlenen “Tahsin Yücel Öykücülüğü” başlıklı panel için hazırladığı bildiri özetini sunuyoruz.

Tahsin Yücel’in öyküleri, üzerine çeşitli kuramsal yaklaşım ve yöntemlerle yapılmış incelemelere, araştırmalara, eleştirilere konu olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Bu konuşmada, Tahsin Yücel öykülerinden yapılan örneklemelerle okura sunduğu imkanlar üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda, okur olarak edebi metinlere yönelmemizdeki en temel motivasyonlarımızı esas alan ve bu motivasyonlarımız üzerine bütün teorik birikimle düşünen R. Felski’nin kavramlarından yararlanılmıştır. Felski, estetik bağlanma tarzlarını tanıma, bilgi, büyülenme ve şok olarak kavramsallaştırırken okur olarak metinlerle kurduğumuz ilişkilerin, onlara yönelik bağlanma tarzlarımızın oldukça çeşitli, karmaşık ve çok boyutlu etkileşimsel niteliğine de dikkat çeker.
Okur olarak metin içinde bilişsel bir içgörü, özkavrayış kazanmamızı sağlayan “yeniden bilme anına” gönderimde bulunan tanıma, bulanık ya da yarı bilinçle duyumsanmış şeylere kazandırılan belirginlikle halihazırdaki bilgimizi aşarak haz verir. Tahsin Yücel poetikasının çok güçlü, kurucu varoluşsal damarı; öykülerinde kurmaca araçlarının çok çeşitli örgütlenişiyle (öz-yoğunlaşma, öz-genişleme), bambaşka tanıma deneyimleri sunmaktadır: Aramak öyküsünde Postacı Münür, Önü öyküsünde Memedali, Ayna öyküsünde Tarık Uysal, Komşular öyküsündeki Albay Atmaca, Mektuplar öyküsündeki Medet vd.
Okur olarak metinlerle kurduğumuz diğer bağlanma biçimleri büyülenme ve şok, duygusal algılarımıza yönelik güçlü deneyimlerdir. Mest edici bir kendini unutma hissi, benliğin yüklerinden arınmayı içeren büyülenme, büyülenmiş olsak da kurmaca dünyanın içinde olduğumuzu unutmadığımız ve kurmacadan alınan zevki de azaltmayan iki yönlü bilinçliliği devreye sokar. Tahsin Yücel öykülerinde okur olarak mutluluk veren bir büyülenmeye kapılmanız çok zordur, olsa olsa onun “büyülenmiş” karakterlerine (örneğin, Katibâ, Yürümek öyküsü) rastlayabilirsiniz en fazla… Büyülenmenin antitezi olan şok deneyimi ise öykü varlıklarını, olay ya da durumları mercek altında büyüterek çeşitli tiksinti, korku ve güvensizlik hislerini üretirler. Bu bağlamda Tahsin Yücel öykülerinde şok deneyimine yakın duran gotik tınılardan bahsetmek daha olası görünmektedir.
Tahsin Yücel öyküleri, Türk öykücülüğünün büyük bir dönüşüm geçirdiği 1950’lerde boy vermiştir. Öyküyü tür olarak edebiyat kariyerinde sürekli ve ısrarla devam ettiren yazar, okur olarak metne bağlanma biçimlerinizi genişletip derinleştirerek Türk öykücülüğünü de okuru da Yücel’tir.
Tahsin Yücel öyküleri, doğduğu ve hayata ilişkin ilk bilgilerini aldığı coğrafyayı/Ötegeçe’yi, eğitim ve akademik kariyerin yanı sıra entelektüel donanımıyla giydirmiştir. Ötegeçe’yi hem ilksel, dürtüsel yalınlığıyla hem de poetikasında en güçlü damar olarak varoluşçu yönelimle kuşatmıştır. 19. Uluslararası Ankara Öykü Günleri teması kapsamında, annesi ve ağabeyi İhsan’ın sesiyle ısındığı dünyadaki ilk göçmenliğinin öykülerle başladığını, ondan beslendiğini ve yine onunla sağaltıldığı söylemek aşırı olmaz sanırım: Dünyayı kendine katlayarak büyüyen bir ses…
Nermin Yazıcı
23 Mayıs 2022 Pazartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezinde düzenlenen “Tahsin Yücel Öykücülüğü” panelinin kaydını izlemek için tıklayın.