“Fotoğraf bellekli bir aynadır.”
Olivier Wendel Holmes (1859)

Bazı kitapları Türkçeye de kazandırılan İngiliz yazar Geoff Dyer’in (d. 1958) fotoğraf ve fotoğrafçıları anlatan kitabında (2005), New York’un işlek caddelerini işyeri haline getirmiş fotoğrafçılardan söz edilir.[1] 1960’larda sokak fotoğrafçıları kaldırımlarda kazayla birbirlerine çarpacak kadar çoğalmışlardır.
New York sokaklarında çekilen körlerin fotoğrafları, Amerikan fotoğrafçılığında önemli bir yer tutar. Bir körün fotoğraf konusu olması, bir sokak fotoğrafçısını en fazla arzuladığı, özlediği hayaline ulaştırır: Görünmezlik. “Sokakta dolaşan ve sürekli ‘gezen, gören ve görülen’ bir fotoğraf sanatçısı, ‘kaderin linç ettiği’ bir kör karşısında, olduğunun tam tersine ‘hareketsiz ve görülmeyen’ konumuna geçmektedir.”
Diane Arbus da o fotoğrafçılardan biriydi. Ufak tefek bir kadın olan Diane’nin sokak fotoğrafçılığında cismani avantajını kullandığı bilinmektedir.
Diane Arbus (1923-1971)
48 Yaşındayken yaşamına son veren Arbus, Amerikan toplumunda ötekileştirilen aykırı insanları, toplumun doğal unsurları olarak göstererek kabul ettirmeye çalıştı.
1967’de, Modern Sanatlar Müzesi’nde sergi açan üç fotoğrafçıdan biridir. 1968’de kendisine Chicago’daki bir organizasyona katılarak anarşistlerin, radikal grupların ve hippilerin fotoğraflarını çekmesi önerildi. Hayır! İstediği, yeniden körlerin fotoğraflarını çekmekti. James Thurber, Helen Keller belki. Borges. Ve Homer’in de portresini çekmek isterdi, hâlâ ortalarda olsaydı.

Bir yıl sonrasında Arbus, bu arzusunu, Borges’i, Harper’s Magazine’in Mart sayısı için fotoğraflayarak gerçekleştirdi. Borges, Central Park’ta takım elbiseli ve kravatlı, yapraksız ağaçların arasında ayaktaydı.
Arbus’un sık sık, konusunu kötüye kullanmakla suçlandığı olmuştur. Onun fotoğraflarını “insanın özel hayatına kasten tecavüz” olarak nitelendirenler vardı. Dyer, bu tür düşünceleri abartılı bulur ve Arbus’un yöntemini, ondan önceki fotoğrafçıların yöntemleriyle karşılaştırınca saygısızca bulmaz. Konuyu Borges’in fotoğrafına taşırsak, Arbus her zamanki yöntemiyle; Borges’i kadrajın tam ortasına yerleştirir ve bakışlarını doğrudan kamera tarafına çeker. Bu, tam bir bilinçle gerçekleştirilen ve Borges’in de rol aldığı bir süreçtir. Borges’in kırışık eli, bastonuna dayanmıştır. Netlik Borges’i kaplarken arkasındaki ağaçlarda netlik kaybolmuştur… Bizim onu görüşümüzü betimler.
Arbus’un, körleri fotoğraflamayı sevmesinin ardında, onların yüz ifadelerini sahteleştiremeyişleri yatar. Nasıl göründüklerinden habersizdirler. Maske taşımazlar.
Richard Avedon (1923-2004)
Geçen yüzyılın önde gelen fotoğrafçıları arasında sayıldı. Portre ve moda fotoğrafçılığıyla ünlendi. Diane Arbus’un arkadaşıydı. O da Borges’in portresini çekmek istedi. Sonradan “En korktuğum şeyi fotoğrafladım ve Borges kördü,” diyecektir.
Avedon buluşmak için 1975 yılında Buenos Aires’e uçar. Kente varır varmaz öğrenir ki, Borges’in annesi –yazarın tüm hayatını birlikte geçirdiği kadın– o gün ölmüştür. Avedon programın iptal edileceğini düşünür. Fakat, Borges onu tam saatinde, 16.00’da kabul eder. Salonda oturmaktadır.
Borges, Avedon’a, Kipling’e hayran olduğunu söyler ve ona kütüphanesindeki şiir kitabını bulacağı rafı tam olarak tarif eder. Avedon, Kipling’in şiirini yüksek sesle yazara okur. Sonra, Borges ona ezberden şairin bir Anglo-Sakson ağıtını okur. Bütün bunlar ölü annenin yandaki odada yattığı sırada olur. Daha sonra, Avedon, Borges’in birkaç fotoğrafını çeker.

Aşırı duygular altında çektiği Borges portrelerinde beklediğini bulamaz. “Öyle heyecanlanmıştım ki, kendimi portrelere veremedim,” demiştir. Dyer’in yorumu, Borges’in fotoğrafçıyı “körleştirdiği” yönündedir.
Hikayenin devamı var. Avedon ertesi yıl, Borges’in fotoğrafını yine çeker. Bu sefer New York’da. Her iki portrede de Avedon’un bilinen tarzıyla “konu” bembeyaz bir çerçeve içindedir.
New Yorker yazarlarından Adam Gopnik (d. 1956) Avedon’un Borges portresi için “Bir bilge değil fakat körlüğünden memnunluk içinde ve silikçe gülünç” yorumunda bulunmuştur ki, bu yorum Avedon’un psikolojik bir odaktan yoksun fotoğrafları için yabancıydı.
Nazmi Özüçelik
Yazarın notu: Kendime ait birkaç cümleyi italikle yazdım. Metnin gerisi, Dyer’in anılan kitabından kısaltarak tarafımca çevrilmiştir.
[1] The Ongoing Moment, A Book About Photographs [Sonsuz An, Fotoğraflara Dair Bir Kitap] Geoff Dyer, 2005, s. 52-56.