Yeni kitabı “Bu Hikâye Senden Uzun Osman” geçtiğimiz günlerde yayımlanan Aylin Balboa ile yazma hallerini konuştuk.

Çağdaş Küçük

Aylin Balboa

Aylin, neden yazıyorsun?

Hayatta beni en çok mutlu eden şey bu olduğu için.

Biraz geriye gidelim. Blog tutmaya başladığında ileride kitabı olan bir yazar olacağını hiç düşlemiş miydin?

Hayır, hiç yoktu aklımda böyle bir şey. Bunu düşleyebilecek kadar farkında bile değildim ne yaptığımın. Benim için olay şöyle gelişti: 29 yaşındaydım, bir gün basit bir şey yazdım. Baktım yazmak çok hoşuma gitti, devam ettim. Nasıl daha çok hoşuma gider diye de o gün bugündür uğraşıyorum. Kitap olması bir sonuç yani, hedefim bu değildi. Öyle de gayet mutluydum ben.

Bir kitapçıda ilk defa kendi kitabını gördüğünde neler hissettin?

Gönlünü bu işlere kaptırmış herkesin hiç unutamayacağı andır o herhalde. Duygusu nasıl tarif edilir bilmiyorum. Çocukça bir sevinçti. Evet, en çok bir çocuğun hissedeceği duygulara benziyordu. Hâlâ da her kitapta aynı sevinci yaşıyorum.

Bir öykü yazma sürecin nasıl başlayıp nasıl ilerliyor, bize bundan bahseder misin?

Hiç belli olmuyor aslında. Bazen bir şey kafama takılıyor ve oturup bir kerede yazıyorum. Bazen yıllar önce aldığım bir not zihnimde bir şeylerin açılmasına neden oluyor. Bazen de anlatmak istediğim bir duygu, içimde uzun zaman dolandıktan sonra çıkacak bir yer buluyor. Hikâye yazmak iki aşamalı bir iş. İlki, hikâyeyi çıkardığımız madencilik kısmı, ikincisiyse onu mücevher haline getirecek zanaatçılık mesaisi. İlki herkeste farklı çalışır ama asıl önemli olan ikinci kısımdır bence. Ben o kısım için psikopat gibi çalışıyorum diyebilirim.

Bir öykü yazarken taviz vermediğin detaylar var mı? Yalnızca kalem kullanmak, sessizlik, geceleri yazmak vb. Ya da yazma sürecini daha keyifli hale getirecek şeyler?

Daha keyifli hale getirecek çok şey var tabii. Şöyle okyanusa bakan devasa bir pencerenin önündeki çalışma masamda, viskimi yudumlarken yazmak en sevdiğim şey ama bunu henüz hiç yapmadım. Yok valla ya ne bileyim. Yalnız olmayı tercih ederim, çalışırken bol bol kahve sigara tüketirim. Sabahın erken saatlerinde yazmak güzel geliyor son yıllarda.

“Yazmış olmayı çok isterdim,” dediğin bir eser var mı?

Yok. Yazıldığı için çok mutlu olduğum kitaplar var. “Mezbaha No: 5” bunların başında geliyor.

Seçme şansın olsaydı bir yazar olarak hangi yıllarda edebiyat dünyasında olmayı isterdin?

Bu yıllarda. Benim kafam hiç öyle nostaljik çalışmaz, en iyi gün daima bugündür benim için. Memnunum ben çağdan, internet var bir kere.