Fatih Selvi

Ev Sahibi

Hay Allah belasını versin size çocuk diyenin soyları batasıcaları nerden kiracı alma dedi Fitnat da karı sözünü kim saymış saldım beynimin içine içine cırlayan zıplaya zıplaya evi tepeme yıkacak rezilleri, o sümsük karıya şimdi gidip desem yok dur erkeksiz eve şimdi akşam akşam çocuklar ağlıyor mu yoksa bir şey mi oldu tamam da yoksa Fitnat’a mı desem sanki iner aman şimdi üstüme iş kalır polis molis, daha sakalım düzeltilecek, yettiniz ihtiyar başıma o büyükleri yok mu koca kafalı zırtapoz gün boyu dışarda sokak iti gibi dolanıp fırlanıp gizlice çamaşır suyu şişelerimi izliyor hele bir el sür birine duvar boyu dizili beygire bakıyor cins cins, acıdım hallerine efendi adamdır kadın zaten sümsük, kurbanlık ineğin kokusuna balkonlarının altında üç aydır gık yok neyse kuzu gibiler ki hadi olmasınlar tuttuğum gibi kollarından yırtarım bacaklarını ayır bu piçlerin gürültüsüne gel bak hâlâ susmazlar, hele bir yaz gelsin doğru kapıya yallah var mı başka kiracıdan bolu çulsuz kaynar az daha kudururlarsa vallahi tuttuğumu tokat mokat babası anası artık yok bahanesi.

Baba

Kaç yıldır kira kapılarında, yollarını ezbere bildiğim bu sokaklarda en büyüğü yedi yaşında çocuk büyütmek yorgun argın aç uykusuz birazdan eve varınca elimde gofretleri görünce ah o ne güzel gülen yüzler yavrularım, gündüz sokak sokak gazete dağıtıp türlü insanın kapısına motorla varan yazın kırmızı kışın mor suratımla gece yarılarında şofben satışından dönerim ama bugün onlar uyumadan yetişirim, böyle miydi hayallerim ülkem için kavga ede ede kırık parmak tırnak tırnak kazı gurbetlerde oku et de bak bir motosiklete yetsin hükmün, ölümlerden kaça kaça cascavlak fukaralığa, doğru muydu sağdı soldu öldü kaldı sokaklarda onca adam, gencecik fidandı onlar arkadaşlarım yoldaşımdı gazete kağıdı kefenleriydi neydi bunların anlamı köşe bucak vatan sathı demişlerdi, bak Evren dağıtınca hengameyi hepimiz yakalandık geçim derdine, keşke derim bazen istifa etmeyip öğretmen kalsaydım şimdi iki kat maaş, üstümde montum pespayene, hanım sessiz ama eve bir karyola iki çekyattan başka mobilyayı hak etmez mi, çocukların üstü başı dur sıkıntı etme nasıl etmem, kömür getirmek lazım daha Fehim abiden kamyonet mi gelsin geçsin gençlik hep fakirlik kalan elde anca ölme, neyse keşke deme keşke soğuklardan önce kömür, şimdi önümüzdeki ay prim yatarsa belki köyden erzak gelir iyi olur ama dolap aldık daha üç taksitte belim büklüm büklüm, güzel Mevla’m sen bir yol ser, işte evin ışıklarından gir içeriye toklukta ara teselli eder bu nohudun mis kokusu ortalığı almış, evet ama hey niye ağlıyor çocuklar, hayır yoktur bence bir şey olsa yoksa?

Çocuk

Annem düştü yere öldü sessizce ağladım ve üzüldüm kardeşlerim gürültü yaparken dedim o çok zayıf ve yanakları çökük bana hiç kızmaz şımarsam da çünkü bakkala hep ben giderim top oynamaya gri eşofmanın yemyeşil dizlerine kızar biraz, ama öldü olamaz, patates kızartamaz artık ve sevemez o masal anlatır sihirli fasulyeyi, dün saçlarımı okşadı sandı uyudum ama saçımın diplerinde parmakları ne tatlı dolanır, kardeşlerim çok yaramaz Faruk hep altına kaka yapar her yer pis kokar o boş odada Salim’in kafası yandı bir kere maymun gibi olmuştu simsiyah çaydanlığın kulpunu tuttu ve haşlandı ben yapmadım ama, sarstım kolunu anne diye niye öldü kaldı yerde ağlamadım önce erkeklere yasakmış dedi annem kalkmadı yerinden Salim o kadar ağladı babam olsaydı işte gelmez ki eve bu saatte, şişeli ev sahibine söylerdim ama o çok kızgın atı da eşeğe benzer şişeler çiş gibi kokar bizi görünce kaçarım, anne anne ölme anne korkuyorum anne!

Anne

Bu yaramazlar iyi bir dersi hak etti ki böyle sere serpe ölüverdim yalancıktan, gün boyu tepemde vızır vızır, ne bir komşu ne akraba tanır bilir kapının zilini ne yardıma bir arkadaş dere tepe dolaş senelerce kök salmadan elde yok avuçta yok da yine şükür etmek gerek biraz dinlensem yeterdi ama nerde kırk kiloyla çalı çırpı bizden geçti güzellikler kaldı geriye çocuk telaşı, iki basma etek kalubeladan bir gömlek bize kadınlık ne gerek beyim iyidir çalışkandır ama yetmez derdi eksiği bu evde hapis hayatı günüm sıpalar önümden alır yemimi sırtıma biner de yok be kızma yavrulara bir duy sen ama şunları kıyamam bak nasıl da ağlarken sümük mümük, yok dur hele nefesimi biraz daha tutarsam ve gülmeden ay içimden, aman Allah’ım çocuklar nasıl kalır annesiz o nasıl bir faciadır içimi doğruyor sesleri Salim bacağıma sarıldı Faruk yanağımda kokan öpücük de onundur kokusunda süt hâlâ, yeryüzü hep çocuk olsa böyle kokan ve kalpleri yumuşacık, ben onlarsız onlar bensiz, nohudun altı sönük mü kapıyı mı zorluyor biri bizimkine erkendi sanki açma dur yavrum hemen hırlı hırsız, nefesim iyice bozuk bir gülme de geldi ama artık uzatmamak böyle zırlatıp zalimliğe yok gerek, el kadar çocuklar beni çok ama çok yordular şuncacık canımla, hahahaha şakaydı şaka canavarlar şaka.

Fatih Selvi