
Vapurdaki adam çok iyi. Buharlı ütü vapuru. Karaköy-Kadıköy. İlk seferde gördüm adamı. Ütünün ara katında, ikinci diyorlar, yarı açık. Ertesi sefer, burada sefer hafta oluyor, yine gördüm. Görmeseydim bir daha hiç binmeyecektim. Neydi bunlar? Postvapurlar mı? Pop muhafazakar belki ya da post-mortem! Ben vapur isterim. Şımarıklığımdan değil. Tren tren gibi, vapur vapur gibi olmalı. Diyeceksiniz ki öykü de öykü gibi olmalı, bu ne? Haklısınız, fazla zamanınızı almayacağım. Ölümünden 5-6 ay kadar önce iskelede karşılaşıp tokalaştığımız, hal hatır sorduğumuz Burhan Pazarlama Beyefendi gibi tanıtımımı yapıp, kararı siz saygıdeğer yolculara, yani okurlara bırakacağım.
Vapurdaki adam kuşlara çok iyi. Yazarlık dersinde öğrencilere Burhan Pazarlama’yı sordum. Görmedim, duymadım, bilmiyorum. 71 yaşındaymış. Salgının memlekette de resmi olarak ilan edildiği gün ölmüş. (Timur Selçuk ve Vahan Usta’dan da söz edeceğim.) İyi adam çok kuşlara iki koca torba ekmek, lavaş, pideyi büyük hareketlerle bölüp, martı uçuşu gibi, havayı büyük yaran kanatları gibi kocaman elleriyle, merhametin yüreği kocaman bir kuş olup adamın ellerine konmuş, böldüğü parçaları havaya atıyor, kuşekmeği oluyor havada, serçeekmeği karada, balkonda, pencereönü ekmeği, bu martıekmeği, denizekmeği, havada kapsınlar diye büyük büyük atıyor, “deniz daha bembeyazken” ekmek mavi oluyor diye bahriye şairliği yapacağım burada, şairliğimi bahriyeli olarak yaptım diyeceğim, mavi dediğin sır, oluyor, sır şiirden de maviden de iyi. Burhan Pazarlama iyi. Olsun.
Vapurdaki adam ekmeklere çok iyi. İkinci sefer torbayı üçlemişti, yanında da genç irisi, gülüşü de iri ve gençliğiyle gülüşüyle iriliğiyle iyi biriyle, yarışır gibi değil, sanki paylaşır gibi atıyorlardı ekmeği. Öyküyü yazarken sonradan ‘iyilik eğitimi’, ‘iyilik alıştırması’ diye düşünecektim bunu. ‘İyilik yap denize at’ın, ‘insan bilmez, kuş bilir’ hali. Yapacağım şey değil, çıkardım cep telefonumu fotoğrafını çektim iyiliğin. Bir de ne göreyim, ekmekler, somunlar, pideler, dilimler, parçalar kalp biçimini alarak ve gülerek gidiyorlardı martılara doğru. Yaşayan en sahaf Vahan Usta’yı gördüm Sahaf Buluşması’nda Müteferrika Sakallı Lütfi’nin yanında. 9 Ekim 2021 Cumartesi. 96 yaşında, kasketi aynı, ceketi bol, sesi kuşyemiyle beslenmiş gibi küçücük, Sait’i görmüş müdür acaba diye düşündüm, Orhan’ı? Ya Sait ona rastlamış mıdır Beyoğlu’nda, Asmalımescit’te, Galatasaray’da? Yıllarca Lisenin köşesinde kitap sattı, nerdeyse hiç görünmeden, isteyene görünen. Hayalet dememek için hayal sahaf dediler Yozgat Boğazlıyan Ermenilerinden Vahan Usta’ya. Adam iyiydi, yanındaki iri de iyi, kuşlar da, ekmekler de, kalpler de. Sait iyiydi, Orhan iyiydi, Vahan Usta iyi. Olsun.
Vapurdaki adam annesine çok iyi. Üç sefer bindim buharlıya. Ütü dememek için kısalttım, buharlı. İyi adam, Karadeniz’i gerisinde bırakmış bir İstanbullu’ya benziyordu. Bol ve geniş. Dördüncü seferde, aynı saat, aynı buhar, aynı kat, fakat aynı iyilik yoktu. Torbalar dolusu iyilik! Umutsuz yaşanmıyor, ekmeksiz kuşlar uçmuyor, mavi yoksul kalıyor, ekmeksiz iyiliğin tadı olmuyor! Madem deniz geçiyoruz, Karaköy’den Kadıköy’e gidiyoruz, onsuz gitmeyelim, hem bu öykü de onsuz olmaz dedik, Timur Selçuk’la “gün doğmadan çıkacaksın yola” diye diye beşinci sefere geldik. Bir adamda çok insan iyiliği oradaydı. Hiç konuşmadan 40 yıllık tanış olmuşuz gibi hissediyordum ya, “Yoktunuz” dedim “geçen salı”, kuşlar denizi sizsiz, ekmeksiz, iyiliksiz geçtiler, yorgun geçtiler, kanatları düşük geçtiler diyemedim, “anneme gittim, biraz rahatsızdı” demesiyle birlikte buharlı ütü vapuru kocaman bir ekmeğe dönüştü, kuşkondu, düşkondu, iyilikkondu.
Vapurdaki adam ekmek gibiydi, çok iyiydi.
Kuşlar kadar, sular seller, anneler gibiydi, iyiydi.
Şiir de mavi de o kadar iyi olmasındı varsın!
Ekmek iyi olsun, kuşlara kadar olsun da,
şiir herkese yeterdi, mavi de öyle, deniz de öyle…
Belki bu öykü bile!
Haydar Ergülen
Haydar bey sizde büyük bir roman yazmalısınız. İlhan bey(Berk) Galata,Pera diğer denemelerinde ki okuduğum hissiyat aynı lezzeti aldım. ve hayıflanmıştım keşke İlhan bey büyük bir roman yazsaydı diye. Haydar bey, lütfen büyük bir roman yazınız, mahrum kalmayalım. Saygılarımla Erhan ZADE