Edebiyat ortamımız, ülkemizin hali pür melalinden farklı değil. Yani, kaos hâkim. Çok fazla kitap yayımlanıyor, eleştiri yok denecek kadar az vesaire. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Ve fakat ne şekilde, nasıl olursa olsun ilk kitabın heyecanı da ayrı. Kâğıt oyunu oynayanlar bilir, ilk elin günahı olmaz. İlk kitaplar da, tıpkı sonrakiler gibi, kusurlarıyla güzeldir. Kendimize ait, bize kendi yolumuzu açacak güzel yanlışlarımız olmazsa ne anlamı var yazmanın?

Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle ilk kitaplarını çıkarmış yazarlarla söyleşi yapma fikri gelişti. İlk kitabını çıkarmış her yazara sorulabilecek ortak sorular belirlemeye çalıştık. Samimiyetle sorulan sorulara verilecek sahici cevaplar, belki, ortak dertlerimizi anlamaya, birlikte düşünmeye vesile olur. Hiçbir şey olmasa bile, bir yazar dostumuzun ilk göz ağrısının heyecanını paylaşmış oluruz.

Emrah İnan

Kitapsız bir hevesli olmaktan kitaplı bir yazar olmaya giden süreç nasıl gelişti?

Bu heves kendimi bir okur olarak tanımladığım günden bu yana damarlarımda geziyordu. Ve hatta bu sebeple edebiyat bölümünü okumak istiyordum. Fakat okula başladıktan birkaç ay sonra üniversitelerde verilen edebiyat eğitiminin bu işin tarihçiliğini öğretmekten öteye gitmeyeceğini üzülerek anlamıştım. Yine de birkaç öncü hocamın sayesinde bu sanatın felsefesi hakkında düşünmeyi ve edebi eserleri eleştirel olarak inceleyebilmeyi, tahlil etmeyi öğrendim.

Edebiyatın içinde olmak, sizin gibi bu sanat dalı ile haşır neşir olmaktan keyif alanlarla bir etkileşim gerektiriyor. Kitaplar hakkında konuşmak, edebiyat dergilerini takip etmek hevesimi canlı tuttu diyebilirim. Şimdi dönüp baktığımda yazma cesaretimin o dönem çevremdeki insanlarla kurduğum doğru etkileşimden kaynaklandığını düşünüyorum.

Yazma uğraşınızı neden başka bir türde değil de öyküde yoğunlaştırdınız?

Esasen bu az önceki soruda bahsettiğim etkileşim ile ilgili bir durum diyebilirim. Çevremde iyi öykücüler vardı ve biz her bir araya geldiğimizde iyi öykünün nasıl olması gerektiğini tartışıyorduk. Öykü, bir hevesli için kısa zamanda dönüt alınabilecek hacme sahip bir tür. Bu da yazmaya hevesli birisi için teşvik edici bir durum. Fakat tüm bunlardan evvel sevdiğim ve inandığım bir tür öykü. Anlatmaya dayalı bir tür olmasına karşın romana değil şiire daha yakın. Belki bu yüzden ne bir eksik ne bir fazlası olmalı söylediklerinin.

Yayınevini nasıl belirlediniz? İlk kitabınızın yayımlanma sürecinde neler çektiniz?

Çolpan Kitap; önemli yazar ve akademiklerin kıymetli eserlerini basan bir yayınevi olması hasebiyle takip ettiğim bir yayıneviydi. Kitabımın bu yayınevi tarafından yayımlanacak olması benim için bir şanstı. Bir yazar olarak kurumsal yapısını, profesyoneller tarafından yönetildiğini, basımdan dağıtama dek her aşamada hissediyorsunuz. Dolayısıyla ben bu konuda biraz şanslı sayılırım. Herhangi bir sıkıntı çektiğimi söyleyemem.

Kitabı yayıma hazırlama sürecinde size yol gösteren, yardımcı olan bir editörünüz oldu mu?

Tüm bu süreç içerisinde belki beni en çok gururlandıran şey Mehmet Can Doğan’ın Karanlık Bazı Akşamlar’ın editörü olmasıdır. Sadece kitabımın yayıma hazırlanması sürecinde değil, sanata bakış açımın oluşmasında kendisinin ve eserlerinin büyük payı var.

İlk kitabınızla hayatınızda neler değişti? Neler ummuştunuz ne buldunuz?

Kitaba dair çok güzel dönüşler alıyorum. Bu beni oldukça mutlu ediyor. Gerek sosyal, gerek iş hayatımızda sorumluluklarınızın büyümesi sevdiğimiz bütün uğraşlarla aramıza mesafe koyuyor. Bunu ancak kan ter içerisinde oyundan alındıktan sonra fark ediyoruz. Karanlık Bazı Akşamlar, büyük bir koşuşturma, hatta keşmekeş içerisinde devam ettirmeye çalıştığım hayatta edebiyatla olan bağlarımı güçlendirdi diyebilirim.

Telif aldınız mı?

Çolpan Kitap’ın kurumsal bir organizasyon olduğunu daha önce de belirtmiştim. : )

Dergiler için edebiyatın mutfağı denir. Siz salona, misafirlerin karşısına çıkmadan önce mutfakta ne kadar zaman geçirdiniz?

Öğrenciliğimden bu yana edebiyat dergilerini takip etmeye çalışıyorum. Yazdığım metinleri edebiyat dergilerine yolluyor, yayımlanmasını büyük bir heyecan ile bekliyordum. Yayımlanmayan her öyküm hevesimi zedeliyordu. Yayınlananlar ise yazma arzumu katlıyordu.

2008 yılında, iki yakın arkadaşımla birlikte “Hariçten Gazel” adında bir edebiyat dergisi çıkarmaya başladık ve güzel dönüşler aldık. Bu derginin sahibi ve yazı işleri müdürüydüm. Bütün imkânsızlıklarımıza rağmen oldukça dikkat çekmeyi ve birçok şehirde dağıtabilmeyi başarmıştık. O dönem için genç bir kadroya sahip, yenilikçi bir dergiydi. O dergiden iyi öykücüler, iyi şairler çıktı. Sonra o dergi kapandı.

Yaşayan edebiyata şahitlik etmek için edebiyat dergilerini takip etmek gerekiyor. Hariçten Gazel’den sonra da yazdıklarımı zaman zaman edebiyat dergilerine göndermeye çalıştım. Kitaptaki öykülerimin bir kısmı bu dergilerde yayımlananlardan oluşuyor.

Kitabınız yayımlandıktan sonra yakın çevrenizin, okuma-yazma uğraşınıza ilişkin tavırlarında değişiklik oldu mu? Yazıyla ilişkinizde ciddi olduğunuza ikna oldular mı? Kitap size bu anlamda bir özgürlük alanı kazandırdı mı?

Karanlık Bazı Akşamlar yayımlandıktan sonra annem benden imzalı bir kitabımı istedi. Bir kitabımı özenle imzalayıp hediye ettim kendisine. Annem yetmiş yaşında ve okuma yazması olmadığı için bu denli hayıflandığına ilk defa şahit olmuştum. Öyle ki altmış beş sene evveline dönüyor ve içten içe niye okula gitmediğini sorguluyordu. Geçen zamanda ağır birkaç ameliyat geçirdi ve uzunca bir süre yatmak zorunda kaldı. Kitabı okuyamasa da yanı başından hiç ayırmadı. Hatta zaman zaman eline alıp adeta okuyor gibi karıştırdığını söyleyenler bile var.

Sadece kurgusal metinler değil hâlihazırda devam ettiğim işimden ötürü yazı ile uğraşım sürekli vardı. Yakın çevrem de bu duruma oldukça alışkın. Dolayısıyla değişen pek bir şey olduğunu düşünmüyorum. Dört yaşındaki kızım hariç. Yazı yazmak için masanın başına her oturduğumda yanıma gelip kendisiyle oyun oynamanın daha mantıklı bir uğraş olduğu konusunda beni ikna etmeye çalışıyor. Haksız da sayılmaz.

Peki, bundan sonra?

Okumak ve yazmak… İstediğim şey bunun için bir alan oluşturabilmek. Daha çok okumak ve daha çok yazmak.