
Ölüler bizi yiyip bitirirken,
içimizdeki ölüler,
uyanın, uyuyanlarım benim, size sesleniyorum,
çözün varlığın ağlarını!
Arabamı ittim, o kadar uzun süredir kullanılmamıştı ki.
Lastiklerin sadece inik gözüktüğünü sanıyordum.
Ama birdenbire devasa şasi altı üstümdeydi ve arka lastikler
çeşitli şekillerde birbirine geçmiş kauçuk ve girinti kütleleriydi
oturma odasında annemin etrafında toplanmış
ölü ruhlar gibi, bazıları film projektörünün
ışığının altından geçmeye özen gösteren, bazıları
gramofonda plak çalan, ama hepsi de
cehennem hayatlarının bayağılığından mutsuz
sağımdaki genç adama dönüp sordum, “Nasıl orası?”
O ise bana itiraz tonunda yalvardı sorma çok zavallıyız
biz diye. Ve oda aniden posterlerle ve ilanlarla doluverdi
üzerlerinde fren balataları ve diğer otomotiv aksesuarları olan
karton tanıtımlar, onlara bakarak gezinen ölüler
cehennemde oldukları kadar hayatta da sıkılmış, yoksul ve
teçhizat mahkûmu olan
annem, her zaman olduğu gibi hayatta, eve girdiğimde
uyuduğunu görüyorum hep oturduğu sallanan koltukta, üstünde lamba,
her zamanki gibi ona yaklaştığımda uyanıyor
haftada bir eve döndüğünü ve onunla birlikte, diğer takım elbiseli
ve giyimli insanların hayata odaklandığı gibi ölüme odaklanan
meçhul gençlerin de döndüğünü öğrendim
Ah ölüler!
Kızılderili kadınla ben
mavi geyiği beraberce
yürüttük
mavi geyik konuştu,
bitişik odada
bir Zenci konuşması
bir eşeği yürütmek gibiydi,
ve konuşması
kocakarıların bunaltıcı
gevezeliğiydi
odanın içinde yürüttük onu
çünkü ya çorap arıyordu
ya da toynakları için ayakkabı
işte şimdi ulaşabiliyordu
insani olanaklara
Beş engelde insanlar ve melekler
ağlara takılıp kalırlar, varlığın her düzlemine yayılan
o devasa ağlara, merdivenin her basamağında
köstek olan ağlara, melekler
ve şeytanlar
ve insanlar
yukarı aşağı hareket ederlerken
Eşeği yürüt
Gramofonu dinle
Otomobil
beyaz çitin bir köşesine sıkışsın
beyaz bir koltuk olsun. Saflık
varlığın yalnızca bir ânıdır, titreşimler
tekrar eder
O beş engelde mükemmellik
gizlidir
Gideceğim yere
10 dakika geç
varacağım.
9’un 20. Dakikası
olacak. Bilmiyorum,
araba olmadan
oraya nasıl gideceğimi
Ah huzur, annem, bilmiyorum
ne kadar farklı yapabileceğimi
yaptığım yapmadığım ne varsa.
Her hafta geri geldiğini
başın sağa dönük
uykuya daldığını
içeri girdiğimde
orada olduğunu
hayattayken olduğun gibi
o kadar somut olduğunu, bedeninin
bildiğim gibi olduğunu, yanındakilerin
aynı kişiler olduğunu
fakat hepiniz bunu
çok ucuz buluyorsunuz!
ah huzur, anne, hayat merdiveninden
iniş ve çıkışların
büyüklüğü adına
Takıldığımız ağlar. Uyan
ruhum, varoluşun son kıvrımına girsin
güç, lastik dişleri de kauçuğu da kalmasın
yeryüzünde. Annen bile olsa
gitsin. Bir tek cennet olsun
Çaresizlik odur ki, aynı zamanda
cennet de olan o an (cennet
mutluluktur) çözülüp karışır
bir sonraki âna, ve güç akıp
karışır bir sonraki oluşuma
Annem geri gelse
tuhaf mı olur sence?
Bu kalabalık haklı
olarak aramıyor mu
mutluluğu bu odada?
Hayattan şikâyet etmediler,
belli ki filmi,
birbirlerini, sadece birbirlerini geçmek
için istediler orada,
gerçeğin olduğu o yerde, reklam panolarına kadar,
cehennemden kurtulmak için
Cehennemin
yoksulluğundan
Ey ruhlar, hayatta ve ölümde,
uyurken bile, uykuda bile bilen
hangi rüzgârın
çirkin otomobil karterinin altındakini bile
kaldırdığını, ıslak ağırlığını temizlediğini yüklerin,
teçhizat, eğlence, Kızılderili kadının yemekleri,
kirli mavi geyik, 4’e 3 fitlik ‘Viewbook’,
eski evin ağırlığı, hıncahınç dolu iç oda
sırılsıklam ağları kaldırıyor
sonra hayaletler gibi yok oluyorlar,
örümcek ağları gibi, insan
elinin önündeki hiçbir şey gibi
Menfez! Menfezin olmalı,
yoksa ölürsün. Hiç ölmemek
anlamına gelir, korkunçluğu
gitmenin, ve her daim
geri gelişin, yaşanmamış
anlara dönüşün
Ah anne, bunu yapamazdım işte,
senin yaşamadığını ben yaşayamazdım,
kendi varlığıma örülmüş kendimim ben
Ölmek istiyorum. O ânı da kusursuz kılmak
istiyorum
Ey ruhum, sıyır
balatayı
II
Hayattaki ölüm (ölümün kendisi)
sonsuzdur, ebediyet
yanlış sebeptir
Başka türlüdür düğüm, ileri çıkar bütün
topolojik köşeler, hiçbir kılıç
kesemez onu, her düğüm kendisinin ateşidir
ağı inşa eden her bir düğüm,
eller düğümün yapılışını
geri alsın diyedir. Ve yalnızca dokunuş
dönüştürebilir düğümü kendi ateşine
(ah anne, bana bir kez dokunmuş olsaydın
ah anne, sana bir kez dokunmuş olsaydım)
Araba yanmadı. Şasi altı
garip bir ceset gibi
sunulmadı bana. Ben ona
aşağıdan bakarken yaşlı adam alıverdi onu,
alıp çitin bir köşesine bıraktı
annemin beyaz köpeği gibi mi sanki?
ya da bir çocuk oturağı
Oğluyla
çimlerde oynayan kadın
(komşu kadın)
portatif oyun parkına girip
orada çimlerin üzerinde duran
bir şey yüzünden bana kızgındı
Ben de oldukça ters bir cevap verdim
ve plastik kullanan herkesin bir şeylerin
kayıp kırılmasına hazırlıklı olması gerektiğini
ve onların tarafına kaydırıp gönderdiğim
şeyin oğlunu yaralamış olabileceğine
üzülemeyeceğimi
söyledim.
Bunun hemen ardından evime girdim
ki ne göreyim!
Annem her zamanki yerinde
oturuyordu, hep öyle mi
oturması gerekiyordu uyuklayan
başıyla? Uyan anne, uyan
hangi rüzgâr havalandıracak seni de
o sonsuz zevksizlikten,
zenginleştirecek seni, zenginleşmeye
can atan can atan can atan
ruhlar gibi?
Onlar haklı. İstediğimiz her şeye
sahip olmalıyız. Olmama lüksümüz
yok. Önümüzde tek yol var:
bizi saran ağlar alevlerden oluşuyor
Ey ruhlar, canlı canlı
yanın, şimdi yanın
ki sonsuz huzuru
bulabilin, kavuşun
can attığınız şeye
Ey ruhlar,
girin her şeyin içine,
hiçbir düğüm kayıp gitmesin
parmaklarınızın arasından
kimse söyleyemesin size
uyumanız gerektiğini kayarken ağ
sahici ellerinizin arasından
Geçen her neyse
olandır, olacak olandır, olmuş
olandır, cennet ve cehennemdir
kiralık yeryüzüdür, sizi vuracak olan
her düğümün gizlendiği kalkanından ateşin
tüm düğümler bir duvardır çünkü
sizin vurup açmanızı bekleyen
varlığın ağlarının
sonsuz olması için uyuduğunuzda ellerinizin
meşgul olması gerekir. Yöntem, yöntem
ben de sizi çağırıyorum yardımına
bütün adamların, çok şey bilen
kadınların, adamları uyandıran
kadınların. Uyanın, beyler,
uyanın
Uyu, diyorum
anneme. Koltuğunda
kal, diyorum.
Benim koltuğum
çitin köşesinde.
Annem kaldırım taşlarından yapılma şöminenin yanında oturuyor.
Mavi geyik ikimizi de rahatsız etmiyor.
Huzur içinde oturursa annem
onunla beni rahatsız eden ruhlar da
huzur bulacak. Otomobilin
yerinde yeller esiyor.
Charles Olson
Türkçesi: Tamer Gülbek