Şair Merve Çanak ile VE Yayınevi’nden çıkan ikinci kitabı “Yavaş Akma” üzerine söyleştik.

Nazlı Yıldırım

Her okur bir kitabın çıkış noktasını ve bu sürecin nasıl olduğunu merak eder. Bunun içindir ki soracağım, Yavaş Akma’nın çıkış noktasını ve bu süreci anlatır mısınız?

Yavaş Akma, vivi’yle başladı. Lirik şiirden memnun değildim. Çokça karar aldığım bir dönemdi, şimdi, farkında olmadan bunun da kararını almışım diyorum.

İlk kitabın Hiçölüm ile başlayan yolculuğun Yavaş Akma ile devam ediyor. Peki yolculuk nasıl geçiyor? Özellikle edebiyatta kimlik mücadelesi verildiği süreç içerisinden değerlendirecek olursak.

Meselenin kendisine tekinsiz bir yol var. Bir dert birliği var, örgütlenme var. Konfor yok. Kendimi gerçekleştirmeye çalışıyorum. Öyle ya da böyle.

Yüzeysel olarak konuşulan ve çember dışına çıkılamayan iki konuyu biliyorsunuz. Şiiri ve şairi konuşmayı seviyoruz. Edebiyat üzerinden tabii ki. Ancak bu oluşumu sağlayan katmanlar hakkında çoğumuzun sesi çıkmaz. Günümüzde yaşanılan ciddi sorunlar var edebiyat ve kadın ilişkisinde. İzlenimlerinizi merak ediyorum.

Her şey erkek. Biz de cadı olacağız mecburen. Bir imgemiz olacak bizim de. “Cesur” diye nitelendirilmekten kaçamayacağımız bir yer burası.

Gerçeğinden payını alan şiirlerinin yer aldığı Yavaş Akma’da sarsıcı bir yanın da var. Kalıplaşmış şeyleri yıkarak boşlukları kapatıyorsunuz. Bunu yaparken de özgün anlatım biçimleri yaratarak, yeni yollar açarak yapıyorsunuz. Yeni deneyimlere sürükleyen güç nedir? Ve bu gücün kaynağı nereden geliyor?

Bu çağda sakin kalmak mümkün değil. Mıy mıy etmek mümkün değil. Bu yüzden öfke.

Yavaş Akma‘dan bazı dizeler seçtim. Niyetim bu dizeleri size açıklatmak değil elbette, şiirin şairindeki yankısını merak ediyorum. Kendi dizeleri Merve Çanak’a neler çağrıştırıyor? İşte o dizeler…

bayan yossi anlamak zorunda değildir gövdenin önüne konanı / çünkü ona dendi

“but once, i dreamed i had no teeth
just a mouth to hold
other people’s things”

Denice Frohman’ın “A Woman’s Place” şiirinden. Çok benzemiyor mu?

insanı çuvaldan ayıran farkı anlat vivi çuval neden katil olmaz da insan olur onu anlat çuvaldan eksik kalır yanımız ne anlat sinir uçlarını sınır uçlarını anlat / devlet nerde fail nerde baba anlat

Her şey devletin bekası için. Düzen. Tembih. Özdenetim. Gender of frustration. Still life. Otobiyografik parça.

erkeği tabii karşılayıp kadını mahrem sayan betikler / herkes örtülü yerime bakıyor ben sanki yokum”

Kadın bedeni politiktir. Nicola L.’nin bir “iş”i var: Little TV Woman: ‘I Am the Last Woman Object’. Çıplak kadının karnındaki Sony marka televizyonda şöyle yazıyor: “I am the last woman object. You can take my lips, touch my breasts, caress my stomach, my sex. But I repeat it. It is the last time.” Çarpıcı, öyle değil mi?

bu devletler doğru değil bu devletler saçını savurarak insan yutar

Burun kenarları inip kalkan devlet adamları. Hakikat, adalet, hafıza. Tahir Elçi, Hrant Dink. Hande Kader. Madımak. Cumartesi anneleri. Gezi failleri. Uyanın geldik.

pileli etek ne kadar da tecavüzcüyü aklayan devlet yokmuş gibi

Öfkeliyim. Yine kendi yazdığımla cevaplayayım: “devletin en çok devlet olduğu yer yatak odamız léonie hala / sermaye bizim yanımızda değil yanılmayalım”