1

Postmodernizm akımının, edebiyat ve sanata bir hareketlilik getirdiği ve yazar-çizer yeteneklere ‘sen de yapabilirsin’ cesareti verdiği yadsınamaz. Geçen yüzyılın ikinci yarısında postmodernizm, bir sanat yapıtıyla onun konusunu birbirinden ayırmıştır. Bu durum, bir gelişmenin eseriydi. Modernizm’le birlikte, sanattaki ilerlemeyle önce resimde perspektif yara aldı. Cezanne’ın ‘Düz derinlik’ kavramı İzlenimciliği, normal bir gözün göremeyeceği bir üçüncü boyutu resimle tanıştıran Kübizme taşıdı. Kübizm, bir süre sonra tıkandı ve soyut sanata kapı açıldı.

Postmodern dönemde işler yazarlar açısından da kolaylaştı; geçmişe ait her akımdan yararlandığı kadar, içinde her şeyin mümkün olduğu bu tarz, onları hayallerinin ötesinde özgürleştirdi. Yaratım sürecinin kendisi bile yazılı anlatının bir parçası haline geldi. Edebiyatta yazı türleri arasındaki sınırlar belirsizleşti. İroni krallığını ilan etti.

Konuya öznel yaklaşacak olursam, birçoğumuz gibi ben de edebiyatta postmodern yapıtların topluma uyma endişesi taşımayan yazarlarını, yapıtların okuyucuyu kararsız bırakan anlatılarını önce yadırgadım, sonra onlara alıştım ve bazılarını sevdim bile. Bu akımın özündeki ironiye ve kurgu olanaklarına kendimi kaptırarak postmodern kılıklı öyküler yazdığım da oldu. Ama, bütün bunlar postmodernizme nesnel bakabilmenin önüne geçmemeli. Ay’ın karanlık yüzünün de var olduğu unutulmamalı. Asıl üstünde durmak istediğim de bu.

2

Modernizmi ‘Kapitalist Sanayileşme’den nasıl ayıramazsak, son kırk yılın postmodernizmini de ‘Kapitalist Küreselleşme’den ayıramayız. Küresellik nasıl ki gelir dağılımında zenginler yararına uçurumsu farklılıklar yarattıysa, postmodernizm de sanatın anlamını, algılarımızla ilgili şüphe doğuracak şekilde eğip bükerek sanatı anlamada seçkinlere üstünlük sağladı. Bir resmin anlamı bakana göre ve bir kitabınki okuyana göre şekillendi. Kısaca, postmodern yapıtlar, anlamı bireye sabitleyerek gerçek algısını kişiselleştirdi; anlamı değişken kılarak ortak anlamı yok etti.

Postmodernizm kültürü ırklar, uluslar, azınlıklar, etniklik boyutundan, yani insan gruplarından bir tek insana, bireyin boyutuna indirgedi ve bireyi toplumdan yalıttı; küreselliğe yaslanarak -süper zenginliğe, sömürüye, doğa yağmasına, savaşa ve sonuçlarına karşı- olumsuz önyargısı olmayan (postmodernizm önyargılardan nefret eder) ve gerçekler dahil her şeyden şüphe eden insanı yarattı. Postmodernizmin, ‘fikirlerle zevklerin -bireye özgü kalarak- paylaşılmasının önüne geçme’ anlayışı, sonuçları yönünden vasatın yaygınlaşmasına yol açtı. Her şeyi bireye odaklayan Postmodernizm, öte yandan bireyi rastlantıların esiri ve tamamlanmamış saydı.

1900 yılından başlayıp 2. Dünya Savaşı sonrasında etkisini kaybeden modernizmin katı ideolojik söylemlerine ve totaliterliğe yol açıcılığına bir tepki olarak ortaya çıkan postmodernizm, selefiyle benzer bir kaderi paylaşarak totaliterliği yaygınlaştırdı ve şüpheciliğin (sarkaç fikir), ideolojik sabit fikir kadar olumsuz olabileceğini bize gösterdi.

3

Elektronikteki gelişmeler, internet ve sosyal medyaya erişim olanaklarının artması, sanatın her türüyle ilgi kurulmasını kolaylaştırdı. Sanal müzeler vb, sanat eserlerine oturduğumuz yerden ulaşmamızı, e-kitaplar seçtiklerimizi internetten indirmemizi sağladı. Sanat, edebiyat ve müziğe erişilebilirlik enerjisinin en aza inmesi bu etkinlikleri hayatımıza daha fazla soktu; bu da algılarda değişiklik yarattı. 

Günümüzde, teknolojik yenilikleri ne pahasına olursa olsun kullanan birey, onu öncelikle etnik, dini, milli, fikir, zevk ve ilgi odaklı gruplar içinde ve grubu adına kullanıyor. Bu durum, edebiyatın/sanatın ve yapıtın anlamını bireyin algı alanından alıp, her zamankinden daha çok bu tür grupların etki alanı içinde aratıyor ve gruplaşmayı güçlendiriyor; düşünce ve ilgi alanlarının paylaşıldığı topluluklar içinde birey olunuyor. 

4

Postmodernizmden sonra gelecek olan akımın post-postmodern mi, metamodern mi, dijimodern mi, yoksa başka bir şey mi olacağı belki bugünden belli değil, ama edebiyatın, felsefe ve bilimden önce geldiği bellidir. Edebiyat işaret eder gösterir, diğer alanlar araştırır. Gelecekte, korona salgınının sonuçlarının küresellikte ve insan etkinliklerinde yol açacağı değişiklikler sanat ve edebiyatın konusu haline geldiğinde, ‘yeni birey’in alacağı şekil hakkında daha fazla bilgi sahibi olabileceğiz. Bundan sonraki beş-on yılın roman ve öykü karakterlerine dikkat! Özellikle öykü: Ne de olsa, birçoklarına göre postmodernizm, ısrarlı bir akım olarak ortaya çıkışından 20-25 yıl önce, 1940’ların başında Arjantin’li yazar Jorge Luis Borges’in bir kısa öyküsüyle başlamadı mı?

Nazmi Özüçelik