
“Düşünmek bile suç
Gibi uzak yakınları”
Behçet Necatigil
hem unutsam ne olur, unutmasam?
kara kaşlarından çalışmışsam göğe
gitar konçertoları anlamsız…
elimi elinde gezdirdiğin günlere ne demeli
ihtiyar dokularımda kaldı tadın, mavi
sevincin unutulduğu evlerdi, hatırlarsan
fotoğraflarını yırttığın, içlerinden gittiğin
ait değilim / yalnızım bakışlarında
koca koca adamların. uzun yollara vurgunum
sana ve senden olana. bir çocuk bıraktın arkanda
ölü sesleri birleştiren. kayıp sembollerle
haritalar çizen sokak duvarlarına. ve neşterlere abone
yalnızlığın yıldıran temasından usanmış
sulara durmuş aybaşlarında / ceplerini boşaltmış
hiçlik, yalnızken anıldığında yankılanır
şehrin kavisli sokaklarında. bir çocuk büyür
rüyasında, hiç kimsenin akıl edemeyeceği
canavarları kovalarken. sonrası ciddiyetten uzak
bende beliren ve sana hiç dokunmayan atlar
dağların dorukları, uysallıkça nallanan
dik başlı kartal, armalar ve kozaları şehirlerin
işçilerin mesaiye başladığı yerlerde beklerken
parça parça aşınan yapbozu büyümüşlüğün
küçüklükten kalma bir gün gibi dünsel
dünyevi ama hiç oralı değil. bir kangreni ovmak boyuna
hicvedilmiş ellerle: zayi. ziyanım bu / şiirselim biraz
kanatlarımı kıranlardan uzağım, her şeyden uzak
Alejandro’yu dinliyorum. şöyle diyor Jodorowsky
: “milliyetim yok, vatanım pabuçlarımdır.”
neyse ki ben
sana
koşmayı
çıplak!
ayaklarımdan öğrendim
Çağın Özbilgi