2017-01-09 Şarapnel Yaraları
Şarapnel yaraları varmış. Birbirlerine gösteriyorlar. Birbirlerine cep telefonlarından şarapnel yaralarını gösteriyorlar. Yaralarını yarıştırmıyorlar. Yaralarını birbirlerine yakıştırıyorlar. Yaraları onları yaklaştırıyor birbirlerine. Eski savaşçılar daha mı erdemli? Savaşları daha mı haklı onların? Biz yaman milletiz. Rusları ve Rusları sevmeyenleri aynı derinlikte anlarız. Onbinlerin Dönüşü. Yol hikayelerimize eklenebilir bu. Hikayenin alt katmanı bir Yunan klasiği olarak (Anabasis) onbinleri kimin yazdığı, nasıl yazdığı; ve, tabii ki Kırk Kuşağının ünlü kitaplarından biri, Samim Kocagöz’ün kitabı olarak tekrar dirilişi…

2017-01-28 Sabahattin Ali
Kitaplarla zifafa girmesini bilen adam beşeriliğinden kurtulmaya başlamıştı. Diyor Sabahattin Ali.
2017-02-12 Bizim Peder
“Bizim peder”den Şerif Ali Beye, ordan “sevgili babacığım”a geçtiğim yıllardı. Ben değişmediğimi sanıyordum ama öyle değişmişim ki babamın kendi babası hakkında “bizim peder” dediği günü hatırladım. Bizim peder demişti kendi yetiştirdiği tütünden başka şeyi sarıp içmedi senelerce.
– Babacım size “peder bey” diyebilir miyim?
– Moruk de istersen.
2017-02-12 Kitaplarımdan Örnekler
Gittiğim her yere kitaplarımdan örnekler götürüyorum. Paris’te şöyle bir şey geliyor başıma. Kitaplarımdan birer örneği gidip bir kitapçıya bırakıyorum. Diyorum ki, bunlar burda dursun, işte kartım, işte adresim, işte ben! Kimim, ne alır, ne satarım!
Kitabımı satın almak isteyen olursa lütfen bedavaya verin. Ama bir şartım var, bana (yani karttaki posta kutusu adresine) sizin elinizle ulaşacak bir mektup yazmasını söyleyin. Kim olduğunu söylemesine, kimliğini açıklamasına gerek yok. Beğenip beğenmediğini söylemesine de gerek yok. Mektup bambaşka bir konuda da olabilir. Ama bir yerinde o kitapçıya neden geldiğini, neden başka bir kitabı değil de o kitabı almak istediğini söylesin. Ben bir gün bir hikaye yapacağım o mektup(lar)dan.
Mektupların birer kopyasını da ben size göndereceğim.
~~ adresini size vermeyi kabul ederse ben de ona bir mektup yazmak isterim. Böylece ikimizi de bilen bir tek siz olacaksınız.
– Epistolary bir kitapta kitapçı olmak…
~~ Bir toplu mektuplar kitabı ama yazarları anonim. Ben hikayeciyim. Memnun oldum. Kolay gelsin. Hayırlı işler.
Bir gün biri bütün mektupları kitapçının yazdığını anlıyor.
Bir gün bir başkası kitapçının kendine verilen mektupların hiçbirini postalamadığını anlıyor.
Kitapçı ve postacıların olduğu hikayelerin sonunda karşı-kahramanlar kazanıyor hep.
2017-02-12 Meslek Ahlakı
Türkiye’de meslek ahlakı sadece doktorlara ve avukatlara özgü bir şey sanılıyor. Şairlerin, yazarların, gazetecilerin, sinemacıların meslek ahlakından, profesyonel sorumluluklarından söz etsek ortaya nasıl bir tablo çıkar acaba? Onlar meslek ahlakından muaf mı?
Enver Ercan’ın “şerreffsizz” deyişlerini özledik.
2017-02-12 İtalikler Benim
İşten gelince yirmi beş dakika keman çalar, ondan sonra oturup eski usül gazete yazıları, fıkralar yazardı. Ahmet Rasim ve Burhan Felek düşkünüydü. Ataç üslup olarak çok sevdiği ama dilini bir türlü sevemediği, ısınamadığı bir taştan heykel derdi. Mizahtan yoksun, kavgacı, büyük olasılıkla annesiz büyümüş biri. Bir kitap üzerinde çalışıyordu. Denemeler. Tabii o fıkra diyordu bunlara. Fıkralar. Kitabın adı: İtalikler Benim.
2017-02-25 Ahmet Mithat Sakalı
Ne yer ne içer Ahmet Mithat? Çorbayı nasıl sever? Kelle mi, paça mı? Sevdiği nedir sebzelerin, meyvelerin içinde? O sakalı uzamış, çorbaya doğru inerken yavaş yavaş titrer. Bir Enis Batur sakalı gibi her telinde her renginde telinin ayrı bir hikaye, bir deneme, bir öğüt taşıdı bize. Sakalım uzuyor, sakalım uzuyorsa keyfim yerindedir, keyfim yerindeyse sıhhatler olmuştur bana. Biz sakala bakıp ruh tahlili, karakter tahlili yaparız.
2017-02-25 Arthur Rimbaud
AR bize hep çekici geliyor. İnanılmaz o şiirleri yazan büyük bir usta. Ama gerçeğe baktığımızda onun o çağda bizim yaşımızdaki insanlar, kırklı, ellili, altmışlı yetmişli yıllarını süren şairler AR’ya nasıl baktılar? Onu gerçekten bir dev, onu gerçekten bir öke, bir genius gibi kabul ettiler mi? Pek sanmıyorum. Bizim ona gösterdiğimiz müsamaha (benzersiz şairliğinden dolayı bir hoşgörü) büyük ölçüde onun bizden önceki bir çağda yaşamış olmasından kaynaklanıyor bence.
Aynı AR’u bugün hiç tereddüt etmeden ihbar eder, linç ederdik.
Sonra çalıştaya katılır kendimizi haklı bulurduk. Bildirilerin on ikisinden bir kitap yapar sunusunu (ne güzel kelime!) şiirinde hece ölçüsü ve kafiye kullanmaktan kaçınmayan birine yazdırırdık. Akademik rütbesi yok, ama okutman. Bir Köktürk kağanı, bir Moğol ilhanı gibi. Biri.
2017-01-04 Babaannemin
Babaannemin görmediği şeyler. Fadime hanımı gezmeye götürüp ona görmediği şeyleri gösteriyorum, işlevlerini anlatıyorum. Mesela hayatında hiç piyano görmemiş. Bir telefon. Uzaktan görmüş ama hiç konuşmamış telefonla (telefonda?). Tek tek gösteriyorum, öğretiyorum ona bu alet ve edavatın ne iş yaptığını, nasıl yaptığını. Birkaç fotoğrafı var babaannemin ama sesi ya da hareketli görüntüsü kaydedilmemiş hiç. Birer gölge, hayalet gibi yasamış onun gibiler aramızda. Büyük bir keder veriyor bu bana.

2017-02-25 İlle de Roman! (İzmir romanı – Cilt 1)
İzmir’de geçen bir roman. İzmir’de geçen, Suat Taşer’in, Yıldırım Önal’ın kahraman olduğu bir roman. Tabii ki Tarık Dursun’un da Havra Sokağı’na girip çıktığı. Onların olmayan arkadaşlığını anlatan. Bir tiyatrocunun, bir edebiyatçının ve bir diksiyon ustasının. Yangın Yokuşu’nda Roman yorgancı Mehmet Tetik’in amcaoğlu Sarı Selim’i bıçaklama sahnesiyle açılıyor. Henüz bir çocuk olan ama ilahi bir sese sahip Kibariye şahit oluyor bu hadiseye. Bu kadeh senin şerefine Emmoğlu. İlle de Roman olsun!
Nafıa vekaletinde bir tanıdığı, bir hısmı olan var mı? Bir iltimas işimiz olacak da. Diye sorduruyor birine S. Ali. Sabahattin Ali’nin bütün hayatı yollarda, kamyonların arkalarında bozuk motorlarda geçmiş gibi. Ve tabii gazinolarda, gazinocular, şarkıcılar, kumarbazlarla… Sabahattin Ali de girebilir hikayemize. Katledilmemiş. Jilet gibi bir delikanlı, gündüz çay bahçelerinde, aksamları pavyon, gazino. Halid Ziya’dan İzmir Afrikalılarının festivallerini dinliyor. Sabit kalem kullanıyor. Notlar alıyor.
Hikayeye Attila İlhan’ı da katmak gerekiyor. Yani Attila İlhan, Tarık Dursun, Suat Taşer, Yıldırım Önal, biraz da Dinçer Sümer. Bir şövalye fedakarlığıyla ve umutsuzca… Rilke ve Rodin. Rilke, Rodin’in asistanı. Genç Şaire Mektuplar, başlığımız bu. Önce kendine ünlü bir heykeltraş bul ve yanına asistan olarak gir. Arka planımız da bu. İzmir’de olmayan, zoraki sanat panoraması. Plastik sanat. Naylon.
Ve Turgay Gönenç! Beni Irmak Boylarına Götür Anne diyen müthiş hikayecisi edebiyatımızın. Ben de öyle bir şey yazsaydım (yazabilmiş olsaydım) başka bir şey yazmazdım.