Yazmak, yazar olmak, ucu çocukluğa kadar gidip dayanan, hiç bitmeyen, ömür boyu çaba gerektiren bir uğraş. Yazarların yazmak ve yazar olmakla ilgili içlerinde uyanan en erken hatıradan, ilk ürünlere, yayımlanmış eserlere ve geleceğe uzanan yolculuklarını onların ağzından dinlemek, sizi de bu serüvene dahil etmek istedim. Buyurun.

Tuğba Gürbüz

doğukan işler_rv
Doğukan İşler

Eğer bir gün, yazarlığımınbilmemkaçıncıyılı gibi bir şeyi hesaplamak zorunda kalırsam, sanırım yazarlığımın miladını ilk öykümün yayımlandığı tarih olarak alabilirim. Daha öncesinde bir şiirim yayımlanmıştı başka bir dergide, ama ben özellikle öykü türünde belirli bir yol katetmiş bir kalem olarak, 2008 yılında Varlık dergisinde yayımlanan öykümle birlikte yazarlık mürekkebinin damarlarımda tam anlamıyla dolaşmaya başladığını söyleyebilirim.

Elbette hâlâ sakladığım ortaokul defterlerime yazdığım öykülere, ilkokulda saman kâğıtlara karaladığım şiirlere, hatta daha okuma yazma bile bilmezken sadece eğri büğrü çizgilerle doldurduğum sayfalarla yazdığımı sandığım kayıp romanıma kadar gider bu maceranın ucu. Ben onu değil, yazmak beni seçti çünkü. Kader, diyebilirim: Ben kendim de bir şeyler ettim tabii.

“Neden yazıyorsunuz?” sorusuna benim yerime yıllar önce cevap veren Borges şöyle diyor: Edebiyatın benim için hayati önemi var. Yazdıklarımın çok iyi olduğunu düşündüğüm için değil, ama yazmadan yaşayabileceğimi sanmıyorum. Yazmadığım zaman bir tür vicdan azabı çekiyorum.

Ne kadar da haklı Borges! Çünkü ben de tam olarak böyle hissediyorum, salt yazmak eylemi bile beni ben yapan tek şey çünkü. Yazar olmak da işin sıfatı sadece. Faulkner da öyle söylemiyor muydu: Yazar olmayın, yazın.

İlk kitabım, ilk öykü kitabım Öykü Yapım Çalışmaları 2014 yılında yayımlandı. Oldukça deneysel, postmodern bir eserle ve bana kalırsa iddialı bir şekilde yola koyuldum. Sonra ikinci öykü kitabım Rüya Kadar, sonra da üçüncü olarak Dünya Kiracısı. Bu üç öykü kitabının yanına iki tane gençlik romanı, bir tane de çocuk kitabı ekledim. Çok üretken bir yazar olduğumu söylüyorlar, altı seneye altı kitap sığdırdığımı görenler. Ama burada biraz büyük sözler edeceğim, izninizle: Ben yazar olmaya, yani yazmak eyleminin geniş zaman çekimine sadık olmaya gayret eden, yazmaya hiç ara vermemeye çalışan biriyim. Sildiklerim, çöpe attıklarım yanında bunlar ne ki?

Elbette, “Nasıl Yazar Oldum?” sorusunun asıl yanıtı aslında bunlar değil: Okumak, okumak ve sonra okumak dışında başka bir şey yoktur yazar olabilmek yolunda. Roman, öykü, şiir, deneme, tiyatro… Tür ayırt etmeksizin okumak ve dilin çırağı olmak. Tabii bana kalırsa, en önemlilerinden biri olarak da sözlük okumak; ekiyle, köküyle, anlamıyla, mecazıyla kelimeleri ceplere doldurmak.

Eliniz kalem tutmaya başladıktan sonra da bu okumalara, özellikle ama özellikle güncel, çağdaşınız olan yazar ve şairleri eklemek gerekiyor. Edebiyat da tıpkı dil gibi yaşayan bir organizma. Değişiyor, dönüşüyor; kökü mazide ati olan edebiyat ağacına her gün yeni dallar ekleniyor ve bu dallar yeni meyveler, dolayısıyla da yeni çekirdekler, tohumlar veriyor. Türk veya yabancı, çağdaş yazarları takip etmeyen bir kalem ya kendinden başkasını beğenmeme hastalığına tutulur ya da elinde yazdığı tozlu-paslı-eski metinlerle Ashâb-ı Kehf gibi şaşkın şaşkın dolanır ortalıkta.

Tabii burada şu da anlaşılsın istemem: Yazar olabilmek için salt gününü yakalayan, dili hafif, çoksatar olmayı hedefleyen bir metin yazmak gerekliliğinden bahsetmiyorum. Teoride ve pratikte, Nasreddin Hoca’nın bağlama çalması gibi tek bir yerde saplanıp kalmamak için günümüz edebiyat yönelimlerini, iyisiyle kötüsünü ayırt edebilecek bir teraziokurluk seviyesinde keskinleşerek yazın evreninize katkı sağlamaktan bahsetmeye çalışıyorum. Umarım anlatabilmişimdir.

Yıllardır her yazarın verdiği, alışılageldik öğütlerle dolu bir yazı oldu sanki bu yazı… Ciddi, biraz da sıkıcı belki. O zaman, şöyle bir minik hikâyecikle bitirmiş olayım yanıtımı:

Ünlü bir yazar, genç bir yazar adayının yazdıklarını hiç beğenmez ve ona yeri geldikçe “Sen yazar olamazsın!” dermiş. Böylece yıllar geçmiş, genç yazar adayı yılmamış, çok okumuş, çok yazmış ve sonunda bir kitap çıkarmış… İlk imza gününe, o meşhur yazarı da çağırmış ve “Bakın, siz bana yazar olamazsınız dediniz ama kitabım yayımlandı!” demiş. Ünlü yazar da durur mu, twitterda engellemiş çocuğu…

Doğukan İşler