Can Yücel

a) Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim (Can Yücel)

Hayatta ben en çok babamı sevdim.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpı bacaklarıyla –ha düştü, ha düşecek –
Nasıl koşarsa ardından bir devin,
O çapkın babamı ben öyle sevdim.

Bilmezdi ki oturduğumuz semti,
Geldi mi de gidici –hep, hepp acele işi! –
Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi.
Atlastan bakardım nereye gitti,
Öyle öyle ezber ettim gurbeti.

Sevinçten uçardım hasta oldum mu,
40’ı geçerse ateş, çağ’rırlar İstanbul’a,
Bi helallaşmak ister elbet, diğ’mi, oğluyla!
Tifoyken başardım bu aşk oy’nunu,
Ohh, dedim, göğsüne gömdüm burnumu.

En son teftişine çıkana değin
Koştururken ardından o uçmaktaki devin,
Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için
Açıldı nefesim, fikrim, canevim.
Hayatta ben en çok babamı sevdim.

unnamed
Abdulkadir Budak

b) Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim (Abdülkadir Budak)

Can Yücel’e nazire

Ona göre baştan beri iflâh olmaz biriydim
Babam korkuydu bana, annem yürek serinliği
En sevdiği oğluydum -bana hep öyle gelirdi-
Uzun avcı öykülerini ilk ondan dinlemiştim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

Sözümona büyümüştüm, ekmek getirirdim eve
Annem öldü, düşüyorum, koptu salıncağın ipi
Anahtarsız bir kilide benzediğim doğru şimdi
Saçlarına tırmanırdım tutunup yıldızlara
Kokusu kalmıştır diye kapandım odalara

Kıyamazdı bilirdim şiirler yazan oğluna
Sevgilim terkedince benden fazla ağlardı
İstiridyeydi annem, içinden inci çıkardı
Hergün daha da büyüyor yüreğimdeki yırtık
Annemi anılarda bile bulamıyorum artık

Babamın hemen ardından gitmesi gerekmezdi
Evinin badanasını yarım bırakıp erkenden
O gün bugündür bana gülden önce gelir diken
Dedim ya anahtarını yitirmiş bir kilidim
Hayatta ben en çok annemi sevdim

unnamed (1)
Bâki Ayhan T.

c) Hayatta Ben En Çok Kendimi Sevdim (Bâki Ayhan T.)

“Hayatta Ben En Çok Babamı Sevdim” şairi C. Yücel’e,
“Hayatta Ben En Çok Annemi Sevdim” şairi A. Budak’a
ve kendime

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Karanlık suların, sivri yapıların dibinde
Çırpınıp durdu kırmızı bir yaratık
Boğuldu ve kurtuldu kendi kirinde
Yağmaktan bıkmış bir yağmur gibi dindim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Dağılmış cambazhane, dikenli tel
Güneşli bir günün derin uykusu
Derinleşen uykusu otuz iki yılın,
Güneyden batıya öksüren tren,
Rüzgâra sayfa açan sözcük delisi
Ansızın kapanan kapı: kendiliğinden

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Yalan söyledim çocuklara ve kadınlara
En çok da bahçekatlarında
Başlayan öykülere sesimi verdim
Bir gemi yanaşırken bir başkasına
Korsan kılıçları gibi keskin ve acımasız
Kimse sızamadı acıma: kusursuz yalnız

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Tek kişilik bir vagondum yük trenine eklenen
Sonunda beklenen oldu bir tünelden geçerken
Ray değiştirdi güneyden batıya öksüren tren
Derin bir uykudan, çarpışmayla irkildim
Kırmızı bir yaratığa çarpmıştı kalbim
Ne olduğunu otuz iki yıldır öğrenemedim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Kristal sandım gecedeki cam bardakları
Şarabı saat on ikiden sonra içtim
Bir güzel kanattım öptüğüm dudakları: yanılgı
Paslanmaktan tedirgin demirden bir at
Çocukluğumu yeni zamanlara taşıdı

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Mutsuzluğa eklenen bir gülüş gibi
Uzatmaya çalıştım gölgesini günün
Eğildim derin sandığım sığ sulara: başkaları
Mora çalan yalancı şafakların izinde
Arayıp durdum morötesi şafakları

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Yırtık bir güzellikle sevişen yumuşak ten,
Efsanelere süzülmüş av yorgunluğu
Derin hiçliklere gizledi sesimi…
Bir ata bindim, sonra bir gökten indim
Irmakların gürültüsü sildi ayak izimi
Düelloda kırmızı bir yaratığa yenildim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim:
Sesleri çoğaltan sessizlik korkusu,
Feci bir kazada hayatını kaybeden tren,
Karanlıkta parlayan uyumsuz çığlık,
Merhem tanımayan vazgeçilmez yanık,
İkiz kardeşi korkulu uykuların…
Sığ sanılan derin ve karanlık suların
Belki de en derin yerinde yittim

Hayatta ben en çok kendimi sevdim