adsc4b1z-10

2016-08-23 Amaranth

Amaranth: Flower that never fades. Hiç solmayan çiçek. Adı amaranth. Böyle bir şey var mıydı Doğu edebiyatında, folklorunda, Doğu kültüründe? Ödev olsun bu bana.

— Üstadım, size nasıl felç geldi, inme indi, anlatır mısınız? An an, dakika dakika, nerdeydiniz, nasıl yaşadınız bunu? Nerden anladınız felcin geldiğini? Katı felç olduğunu? İnmenin indiğini sağ tarafınıza? – Bir kadın geldi, kaldırdı, beni yerden. Sonradan öğrendim ki o kadın benim kırk yıllık karımmış. Ben ona böyle bakarken o telefon edip ambulans çağırdı (imdatsiye diye çok güzel bir kelime vardı eskiden. Şimdi dünyalar güzeli cankurtaran yerine ambulans deniyor). Tabii biz artık şehirde yaşamadığımız için ambulans gelmedi. Ben önce dayak yedim sandım, yani çok sert bir yumruk yedim gibi ense köküme. Bir Boğaç Han yumruğu. Yaradana sığınıp indirilmiş ensemin tam köküne.

— Şiirler, romanlar, öykü kitapları da insanlar gibi. Kimini sevip aşık oluyoruz, kimi bambaşka anlamlar ifade ediyor, kimi anamız-babamız kadar yakın, kiminin de varlığı bile bizi ırgalamıyor. Okur olarak biz de onlara bir anlam katmıyoruz. Dünya böyle çünkü. Benim için köpek, herhangi bir köpek birçok insandan daha anlamlı, daha değerli, hatta tanıdığım birçok insandan da aynı zamanda. Bunun yanında kediler, yaban domuzları gibiler, ordalar, yaşıyorlar, yani sevmiyorum demiyorum ama varlıkları beni çok fazla ilgilendirmiyor. Onların varlığının anlam kattığı arkadaşlarım, dostlarım var. O insanlar yüzünden bir anlam ifade ediyorlar benim de hayatımda. Yani kedilerin de bizim dünyamızda bir anlamı oluyor böylece. Bu da güzel bir şey aslında: Yani, ben bir kedinin hayatında ne anlam ifade ediyorsam, buna ne kızıyorum ne de üzülüyorum, felsefesini de yapmıyorum, beni ilgilendirmiyor açıkçası. Ama bir köpek tarafından sevilmemek çok koyuyor. Yani beni gören bir köpeğin kuyruğunu sallayıp benim varlığımı onaylamaması da tedirgin ediyor. Çocuklarımızla ilişkilerimizde böyle oluyor örneğin, onların bizi hayatlarının en anlamı insanı olarak gördükleri 2, 3, 4, 5 yaşlarından, kızgın ergenlik yıllarına, sonra da inkar yıllarına geliyoruz. Zamanında babamıza karşı kullandığımız dili üç aşağı beş yukarı kendi oğlumuzdan duymak insana nerde yaşadığını, dünyadaki macerasının ne olduğunu, öneminin ne olduğunu güzel anlatıyor. Bunlarda kızılacak bir şey yok. Yani biz doğduk, büyüdük, bizden önceki kuşakları iterek, onları ölüme göndererek bir yer açtık kendimize dünyada. Yeni gelenler de aynı şeyi bize yapacak. Alınacak, kızılacak, üzülünecek bir yan yok. Kimseye ayrıcalık tanınmıyor. Durum adil, açık ve anlaşılır.

2017-12-07 Amaranth (bir daha)

Amaranth diye bir çiçek var taç yaprakları hiç solmayan. Hayali bir çiçek bu hayalimizdeki hiç solmayan anne yüzü gibi. Amaranth. Bize çocukluğumuzdan kalma ne varsa onu hatırlatıyor. Hayali çiçek amaranth. Hiç solmuyor. Solmaz. Solmaz Melek. Solmaz Melek İçin İlahi.

Böyle bir çiçeğin tek büyüdüğü yer: Şiir kerhanesi. Şiir kerhanesinde biz de eylenmeye gittik. Şiir kerhanesinde bilmediğimiz, tanımadığımız insanlar çalışıyordu ilk. Şiir kerhanesinde bilmediğimiz şiirleri bilmediğimiz insanlardan öğrendik. Şair demek ki dedik, buymuş. Bizim girmeye korktuğumuz yerlerde zarif bir çiçek gibi açan. Bir amaranth belki.

Giderken arkamdan ağıt.

Şiir kerhanesinden çıkarken para verip arkamızdan ağıt yaktırıyoruz. Bir gün birinin işine yarar belki diye. Çünkü biz kendi gömütümüzü kendimiz kazar, kendimiz gömeriz kendimizi. Cüzdanımızda mezartaşı. Niyet çekilisinden bir parça kâğıt. Göğsümüzde makas.

Taş, kâğıt, makas.