2015-06-27 Kağıt İki Buçuk Lira
İnönülü 2 buçuk lira mahalleyi altı kere dolaştı. Altı kere tedavüle çıktı Keresteciler Sokağında. Berberden bakkala, bakkaldan manava, ordan taksiciye, taksiciden pavyona, pavyondan karakola, karakoldan Buca Cezaevine, hapisten tekrar berbere döndü. İki nikah gördü, iki cenaze, bir cinayet. Değeri düştü. Piyasadan çekildi. Tedavülden kalktı. Berber hatırladı parayı döndüğünde.
Bakkal Hamza: Saç, sakal, damat traşı. Çerçeveletti parayı Camcı Ali Osman’a. Duvarda şimdi İnönü var diye Demirelciler berberden ayağı kesti. Babam bizi Yüzbaşı Hasanağa Camisinin berberine göndermeye başladı. Asker traşı. Alabruz. Amerikan traşı olduğunu sonradan öğrendik. Önce sevindik, sonra üzüldük.
2015-08-29 Charlie Chaplin
Charlie Chaplin, Monte Carlo’da “charlie chaplin taklidi yarışması”na katılıyor. Üçüncü olabiliyor zar zor. Meçhullerin meşhurlardan daha yetenekli olduklarına hiçbir zaman şaşırmadım.
1978 yılının 2 Mart günü İsviçre’de bir köy mezarlığına gömülen Charlie Chaplin’in mezarı soyuluyor. Tabutu kaçırılıyor. Fidye isteniyor. Son karısı Oona, Şarlo böyle bir şantaja güler geçerdi diyor ve fidyeyi ödememeye karar veriyor… Hikayenin gerisini ansiklopedilerden okuyabiliriz. Belki birilerine esin kaynağı olur.
2015-08-29 Mezarlıkta Laborant
Gerçek hayatta birbirlerinden nefret eden komşuların, tanıdıkların, akrabaların mezarlıklarda yan yana geldiği bir hikaye. Mezarlıkta isimlere bakıp, mezartaşlarına bakıp, mezartaşlarından isimler okuyup, hikayeler uydurup onların dostluk ve arkadaşlık hikayelerini yazmaya çalışmak. Kadın isimlerine erkeklerden münasip eş seçmek. Saygısızlık mı? Hikaye kahramanlarına saygısızlık… Mezartaşından karakter tahlili, böbrek taşından karakter tahlili… idrar tahlilinden karakter tahlili (Emine Sevgi Özdamar? Hayat Bir Kervansaray?)
2015-09-27 Türk Ağacı Sassafras
Çam, zeytin, kavak. Türkler bu üç ağaç türünden başka ağacı pek tanımıyorlar. Ağaç denince akıllarına gelen üst tarafı buluta benzer bir şekil, ve altta künk gibi bir tomruk. Tek bacaklı, pamuk dolu yastık gibi bir yaratık bu, ya da konuşma balonu gibi –Oğuz Aral rahmet istedi. Oğuz Aral’ın rahmetli olduğu bir dünyada hayatta olmak– Mister D., okulumuza Amerika’dan gelen Sherman Alexie’ye benzeyen kızılderili kökenli, ama bir çiftlikte büyümüş (American ranch, yani farm değil), yani beyaz adam terbiyesiyle büyümüş birisi. Verdiği ilk ödev, çevremizi tanıyalım gibi, okulun bahçesindeki ağaçların envanterini çıkarmak. Bu ağaçların envanterini çıkardığımızda üç tane yabancı ağaçla karşılaşıyoruz… Ne olduklarını bilemediğimiz ağaçlar bunlar. Biri amerikan meşesi (imiş). Öteki iki ağacın türü aynı (daha sonra bize ağaçların numunelerini o meşhur kitaptan gösteriyor “The American Woods. Romeyn Beck Hough”, kütüphanemizde var o Amerikan ağaçlarından kağıt inceliğinde örneklerin olduğu 14 ciltlik muhteşem set). Mr. D. “Amerikan meşesi amenna ama bu iki ağacın Batı Anadolu’da bulunması”nın mümkün olmadığını iddia ediyor. Kitabın bilmemkaçıncı cildinden bir sassafras ağacı buluyor. Ödeve şöyle devam ediyoruz: Sassafras tabii ki sadece Kuzey Amerika ve Doğu Asya’da yetişen bir ağaç. Bunun Anadolu’ya, daha doğrusu okulumuzun kampüsüne nasıl geldiğini bilemiyoruz. 250-300 yaşında olduklarını tespit edebiliyoruz. En azından iki yüzden fazla diyelim. Amerikan Koleji’nin kampüsü, yani Göztepe/Güzelyalı kampüsü bilindiği gibi İzmir yangınından sonra kullanılmaya başlanmış bir yer. Yani savaştan önceki Basmane civarındaki okul İzmir yangınında yanmış (tabii ki yakılmış demek daha doğru). Yangından sonra Güzelyalı’ya taşımışlar. Yani o ağaçlar okulun oraya taşınmasından önce de orda olmalılar. Kolejle ilgili bir şey değil ağaçların orda olması. Okulun taşınmasından önce orda olmaları gerekiyor. Okulumuzun hemen yanındaki tepeye Susuz Dede deniyor, ki orda daha önce Saint Polikarp Kilisesi olduğunu biliyoruz. Yani aslında Susuz Dede, Aziz Polikarp (rahmetli). Eldeki bu verilerle ödevimizi yarım bırakıp mevzuyu şöyle bağlıyoruz: Bu ağaçlar nerden, nasıl, ne zaman geldi? Bunca yıldır onların orda olduğunu bilen başkaları da var mıydı? Gelenler bu ağaçlar mı sadece? Çevrede böyle başka ağaç var mı?
Beton çölünde bir vaha okulumuz.
Vaha içre ıslak beton serabıyla kuşatılı.
Taflan bir akşam iniyor Hilmi Yavuz şiirinden yaş betona.