Ford_Mach_1-1579.jpg

Sevim Burak’ın eserleriyle ilk tanıştığımda şaşırtıcı bulmuş, anlayamamıştım. Eserlerinde fark ettiğim metinlerarası ilişkiler beni daha dikkatli olmaya zorladı diyebilirim. Bir okur olarak, incelediğim Ford Mach I adındaki romanda vurgulanmak istenen yerlerde kullanılan büyük harfler, satır kaymaları, sonu gelmeyen tekrarlar, resimler, trafik durumunun tabelalarla şekillendirilmesi yazarın biçem kaygısını akla getirse de öteki kitapları ele alındığında bütün bunların onun özgün, genel dil ve üslûp anlayışından kaynaklandığı anlaşılır. Romanda 126. ve 127. sayfalarda yer alan resim, düşmanların büründükleri kimlikleri simgelemesi adına dikkat çeker.

“SEN DE ONLARA – Çiçek yüzlü dört ayaklı kuş şeklinde – Badem biçiminde göz şeklinde – Ağaç şeklinde – Şamdan şeklinde – Ağlama şeklinde – Kadeh şeklinde – Çıngırak şeklinde – Kalp şeklinde – Piramit şeklinde – Su damlası ya da göz yaşı şeklinde – Karaca kirpiği şeklinde – Ev şeklinde – (UNUTMA)” (s. 125)

Burak’ın kelimelerle oynaması, harfleri atarak yeni kelimeler oluşturması, doğadaki bazı seslerin taklit edilmesi de ilginçtir.

Satır kaymalarıyla süren bölümlerde yapılan okumalar, 1970’lerde Amerika’da ortaya çıkan, oradan dünyaya yayılan Rap Müziği tınılarını çağrıştırır. Yaptığım araştırmalar, Doğan Hızlan’ın Burak’ın postmodernliği bilmediğini söylediği bilgisi ile yapısalcılığa ilgi duyduğu bilgisine ulaştırdı. Selim İleri ise onu Beat akımına yakın bulduğunu söylemiş. İleri’nin sözünü ettiği akım 1940’lı yıllarda Amerika’da ortaya çıkmıştı. Bu akımın anti-kapitalist sanatçıları, hiçbir arka plan kaygısı duymadan pratik yaşamlarında izledikleri bütün her şeyi eserlerine taşımış ve toplumu kıyasıya eleştirmiştir. Bana kalırsa özgün bir yazar Burak. Kendisi merkez olan bir yazarı başka bir merkeze oturtmak mümkün değil.

İlk bölümde sezilen arabalara tutkun yeniyetme bir Rap şarkıcısının, isyankâr, öfkeli ve taşkın coşkusu, roman boyunca sürer. Maserati, Opel Coupe X, Jaguar, Ferrari 360 GT, Ford Cobra, Rolls Royce Phantom, Buick Skylark, Mustang, Chevrolet Cadillac, Mustang, Alfa Romeo, Ford Taunus GXL, Citroen, Opel Massa, 73 Malibu vb. gibi otomobil markaları modelleriyle satır kaydırarak sıralanır ve kişiselleştirilir. Söz konusu tutkuda, arabaları yüceltmek kadar, onlardan korkmak ve düşmanlık hissi de vardır. Motorlu taşıt tutkusu öyle şiddetlidir ki otobüs şirketleri, numaralarıyla tramvaylar, kamyonlar, motosikletler de payına düşeni alır bu hayranlıktan. Ancak, bu hayranlık bazen ironiye döner. 60 ve 70’li yıllarda yol üstüne sıralanmış reklam tabelalarında yer alan ürünler, satır kaydırılarak sıralanır, teknolojiyle birlikte kapitalizmin yükselişine (istilaya) ve değişime dikkat çeker. Şehrin sokakları, ele geçirme isteğinin dışa vurumu anlamına gelebilecek şekilde yine satır kaydırılarak sıralanır. Kaplana, yılana, timsaha, tilkiye, Frankeştayn’a benzetilen, kişiselleştirilmiş otomobiller Bağdat Caddesi’nde kapışırlar. Ortalık savaş alanına döner. Bu arabalardan biri özeldir, herkese düşmandır, tanıtılmayı hak eder. Ford Mach 1 ilk bölümde tanıtılan ana karakterdir.

“CANAVAR MACH I
ADIMA İSTERSEN KIYMET VER
MACH I BENİ İFADE EDER
OTOMOBİL OLDUĞUMU
BURADAKİ BAĞDAT CADDESİ’NDEKİ
HAYATIMI ANLATIR
ESİR OLDUĞUMU
SON ŞAHLANIŞIMI
SON GENÇLİĞİMİ
İFADE EDER” (s. 23)

Takip eden bölümde Cumhuriyet Bayramı günü gezmeye çıkmış İhtiyar Kadın vardır. Sela sesi duyar. Cenazeler görür. Yalıların, konakların, sarayların, başlı başına bir kültürün talanı sırasında kadın zihinsel ve ruhsal bir kopuş yaşamamak adına hatıralarına sarılır. Simgesel olarak vurgulanan yeninin, eskiye açtığı savaştır bu.

“Bir tarafım öbür tarafımı öldürmüş
Düşman gibi…
Öldüğümü yalnız ben biliyorum
Çünkü zihnim çalışıyor
Tam ölüm sayılmaz
Allahın işi ölüm gibi değil
Makine işi gibi Makine gibiyim
Yüzümde demir bir peçe var –
Tam alnımın ortasında adım yazılı
Ford Mach 1” (s. 30)

Bu noktada İhtiyar Kadın, Ford Mach I kılığına girmiş gözükmektedir. Her ikisi de yaşadıkları topluma düşmandır. Erenköylü İhtiyar Kadın’ın birinci tekil şahısla anlatıldığı metinlerde kadının ruh dünyası, onun geçmişi ve yeni zamanla yaşadığı çatışmalar iç monologlardan anlaşılır. “– Çünkü konuşma diye bir şey yok benim için – Her şey sessiz ve boş – Ve suskunluktan – Başkalarından kopardığım sessizlikle başka yerlerde de konuşuyorum kendi kendime – İçimden – Zaman zaman – o sessizlikten daracık dehlizler ve incecik iplik gibi yollar açıp bir kısmını da başka yerlere taşıyorum şüphesiz benim için önemli olan bu boşluklar ve bu boşlukların kendisi (YOK’LAR)la konuşmayı başardım–” (s. 45)

Olaylar 28 Ekim 1973’te Bağdat Caddesi’nde gençlerin araba yarışları ile başlar. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda bir köprü açılışıyla sona erer. Roman ilerlediğinde karşılaştığımız Atlantik Sineması’nın önünde dolaşan Bekçi de Ford Mach I hayranlığıyla ile ön plandadır. O da Ford Mach 1’e dönüşmüş gibidir. Romanda etkin bir rol oynamamakla beraber Çamurlukçu, Egzozcu ve Motorcular da görülür. Araba yarışlarının popüler olduğu bu dönemde bozulan araçları tamir eden bu adamlar, araba sahipleri gibi itibar görürler. Esrar, içki, kız ve para onlardadır. Bu tipler dışında romanda sadece isimleriyle var olan kişiler de vardır. Polis memuru Ercan, araba yarışlarının gözdesi olan Hacı Ömer’in oğulları, İhtiyar Kadın’ın anımsadığı annesi, yarışçılardan Tamer ve Erdal, araba sahipleri Ahmet, Ferhat, Ali, Mehmet, bir anımsamayla Karaca da olaylara etkin olmadan eklenmiş tiplerdir.

Romanın sonlarına doğru ortaya çıkan Medrano Sirki’nden Palyaço Ruşen’i etkilemeye çalışan Bayan Reksona Kadil, simgesel yönüyle dikkate değerdir. Beyaz tenli, kadife ciltli, bembeyaz dişli bu kadın, Ruşen’e ayağını öptürmek ister. Bu şuh kadının istilacı grubun bir üyesi olarak kurgulandığını düşünmek mümkün. Bekçi gece vakti caddede dolaşırken bir Fiat 128 ile Alfa’nın boğaz köprüsünde kapıştığını görür. Fiat ısrarla Asyalı olmadığını iddia ederken, Alfa Chevrolet’de asıl Avrupalı’nın kendisi oluğunu savunur. Bu sembolik kurguda bireylerde bir kompleks haline dönen Asyalı ya da Avrupalı olma durumu karşı karşıya getirilir.

Dört bölüm halinde kurgulanan romanın Ford Mach I ve Palyaço Ruşen bölümleri üçüncü tekil şahıs olarak, tanrısal bakış açısı ile ele alınmıştır. Bu iki tip kırılgan, hayatla derdi olan, ölümden, yalnızlıktan, yabancılaşmadan, umutsuzluktan nasibini almış, sakin olmak yerine birer canavar gibi etrafına saldıran, öfkesini ve kinini yenemeyen kişilerdir. Özellikle yıllardır içinde yaşadıkları kültürün talan edilmesi, onları çevreye ve uğraş düzenine düşman etmiştir. Ford Mach 1’ın sürüden ayrılması içinde barınan kişilerin yalnızlığından, öteki yarış arabalarını düşman olarak görmesi bu iki tipin yabancılaşmışlık duygusundan ileri gelmektedir.

Romanın bütününe baktığımızda Ford Mach 1, İhtiyar Kadın, Palyaço Ruşen karakterlerine yön veren yazar da bir karakterdir. Yazar kendini farklı kimliklere bölmüş, romanda bütünlemiştir.

Ortaokulu bitirdikten sonra çocuk sayılabilecek bir yaşta çalışma hayatına atılan, elli iki yaşında kaybettiğimiz Sevim Burak’ın ömrü uzun olabilseydi keşke. Bize kapılar açan başka eserler de bırakabilirdi o zaman. Ruhu şad olsun.

İlkay Yılmaz