Ülkemizde Vejetaryen adlı romanıyla bilinen Koreli yazar Han Kang’ın yeni romanı Çocuk Geliyor, April Yayıncılık etiketiyle raflardaki yerini aldı.

Tanıtım bülteninden:

18 Mayıs 1980. Gwangju. Kore.

Bak Coınğ Hi’ye 1979 yılında gerçekleştirilen suikastın ardından yeni iktidar yönetime geçmek üzere harekete geçti.

Kore halkı demokrasinin daha fazla zarar görmesini istemiyordu, ülkenin dört bir yanında gençlerin başını çektiği protestolar başladı.

Ordu iktidara el koydu.

Amaçlarının öğrenci ve işçi eylemlerini bastırmak olduğunu söylediler.

Silahsız eylemcilere ateş açıldı, işkence edildi, sayısız insan tutuklandı.

Dokuz gün süren olaylar ardında binlerce yaralı ve hâlâ sayısı tam belirlenememiş yüzlerce ölü bıraktı. Olaylar Gwangju Ayaklanması ismiyle demokrasi tarihine geçti.

Han Kang, ölülerle, geride bıraktıkları yaşayan ölüler arasındaki ince çizgiden yazıyor. Alacakaranlık kuşağına korkusuzca dalıyor, adalet ve demokrasi tarihinin kanlı bir sayfasını, günümüzdeki yansımalarının ışığında evrensel bir hikayeye dönüştürüyor.

“Özgün, yoğun ve kışkırtıcı. Çok cesur. Çocuk Geliyor itirazını edebiyatla yapan bir yazarın şaheseri.”
Newsday

Yazar Hakkında

Han Kang, Çocuk Geliyor’un ana mekânı olan Gwangju’da doğdu ve on yaşında Seul’e taşındı. Yonsei Üniversitesinde Kore Edebiyatı eğitimi gördü. Yi Sang Literary Prize, Today’s Young Artist Award, Korean Literature Novel Award ve daha birçok ödülün sahibi. Deborah Smith tarafından İngilizceye çevrilen Vejetaryen, Uluslararası Man Booker Ödülü’ne layık görüldü; New York Times Book Review, Entertainment Weekly, Publishers Weekly, Time, Huffington Post, Buzzfeed, Bookpage gibi gazete, dergi ve platformlar tarafından yılın en iyi kitapları arasında gösterildi. Kang, Seoul Institute of the Arts’ta yaratıcı yazarlık dersleri vermektedir. Yazarın Vejetaryen ve Çocuk Geliyor adlı kitapları ülkemizde April Yayıncılık tarafından yayınlandı, bir diğer romanı olan The White Book da 2020 yılında okurla buluşacak.

Çevirmen Hakkında

Göksel Türközü 1972 yılında Ankara’da doğdu. Ankara Üniversitesi Kore Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Kore Hükûmetinin yüksek lisans bursunu alarak Kore’ye gitti. 2006 yılında Erciyes Üniversitesine yardımcı doçent olarak geçiş yaptı. Yonsei Üniversitesi tarafından düzenlenen “6.Yabancılar Arası Korece Şiir ve Kompozisyon Yarışması”nda, şiir dalında büyük ödül kazandı. Kore Hükûmeti tarafından Kore dilinin gelişimine ve tanıtımına katkıda bulunanlara verilen Kore Devlet Başkanı Nişanını aldı. Halen Erciyes Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölüm Başkanlığı görevini yürütmektedir. Kore dili üzerine araştırmalarını sürdürmekte ve edebiyat çevirileri de yapmaktadır.

Çocuk Geliyor romanından tadımlık bir bölüm:

Askerlerin bizden kat kat güçlü olduklarını bilmiyor değildim.

Ancak garip olan, onlarınkinden daha güçlü bir şey beni etkisi altına almıştı.

Vicdan.
Kesinlikle vicdan.
Dünyadaki en korkunç şey odur.

Askerlerin öldürdükleri insanların cesetlerini el arabalarına koyup bunları en önde taşıyarak yüz binlerce kişiyle silahların karşısında durduğumuz o gün, beklenmedik bir şekilde farkına vardığım içimdeki temiz bir duygu beni şaşırtmıştı. Artık daha fazla korkmadığımı fark etme hissi, şimdi ölsem de olur hissi, yüz binlerce insanın kanının bir arada koskocaman bir damar oluşturduğu bir canlı hissi… Hâlâ hatırlıyorum. O damara kan pompalayarak atan, dünyadaki en büyük ve yüce kalbin atışlarını hissettim. Büyük bir cesaretle onun bir parçası olduğumu hissettim.

Vilayet binasının önünde öğleden sonra saat bir civarında, hoparlörlerden duyulan Kore millî marşına uyarak askerler ateş açmıştı. Miting kalabalığının ortalarındaydım ve hızla kaçtım. Dünyadaki en büyük ve yüce kalp paramparça olup dağıldı. Silah sesleri yalnızca meydandan duyulmamıştı. Bütün yüksek binalara keskin nişancılar yerleştirilmişti. Yanımda, önümde yere yığılan insanları ardımda bırakıp sürekli koştum. Meydandan yeterince uzaklaştığımı düşündüğümde durdum. Ciğerlerim patlayacakmış gibi nefes nefese kalmıştım. Ter ve gözyaşlarıyla yüzüm tamamen ıslanmış hâlde, kepenkleri kapalı bir dükkânın önündeki merdivene çöktüm. Benden daha güçlü birkaç kişinin tekrar yolun ortasına toplanıp, “İhtiyat kuvvetleri talim merkezine gidip silah alıp gelelim.” diye müzakere ettiklerini duydum. “Hiçbir şey yapmazsak hepimiz öleceğiz. Ateş açarak hepimizi öldüreceklerinden söz ediyorum. Bizim mahallede havacı askerler evlere kadar girdi. Korktuğumdan başucuma bıçak koyup uyudum. Akıl alır şey değil, onların silahı var. Yüzlerce kişiye güpegündüz ateş açıyorlar!”

İçlerinden biri kendi kamyonetini alıp gelinceye kadar merdivenlerde oturup düşündüm. Silah tutup tutamayacağımı, namluyu bir insana doğrultup tetiği çekip çekemeyeceğimi düşündüm. Askerlerin elindeki binlerce silahın yüz binlerce insanı öldürebilmesini, demir merminin vücudu delince insanın yere yığılmasını, sıcak bedenlerin soğumasını düşündüm.