Diksiyon kurslarına gittiğim akşamları
Sana hep kibar görünmek için öğrendiğim kapalı e’leri uzun a’ları
İkinci bir dil öğrenmemdeki ama hep bunları
Kaşını çok seviyorum o da aşk’tan yapılma dediğimdeki alayın
Hangi a’nın uzun olacağını unutuşum
Çizgilere basmadan yürüme hastalığım
Senin bu şiiri okurken oh kurtulmuşum bu manyaktan deyişini düşünmem
Yani serçe parmağımı kaldırma zorunluluğum su içerken
Askerden dönüşüm işe başlayışım annemin bulduğu kız
Baba olduğum gün ‘mutlu’ olduğum yıllar
Yeni bir araba pazarları çoluk çocuk piknik
Sünnette altın getirene altın götürme telâşı
Zengin bir koca olacaklığımdaki ısrar
Kimsenin bilmesine gerek yok kaç yıl geçtiyse geçti aradan
Bana aldığın ilk Çehov kitabının arasında ilk mektubunu buluşum
Karım görmeden cüzdanıma saklayışım
Hüngürdeyişim sonra balkona çıkıp
Yeter bu ağlak öyküyü yırt
Tarçın ağacının kesildiği gün üzülmüştük ikimiz de
Hatırladıklarımızı unutalım sevgilim.
Unutalım harlarımızı.
Çünkü beni
Eve göndermediler göndermediler göndermediler. Bu gece burada kalındım.
Seni sevsem mermilerim biterdi. Biter miydi?
Beni sevmezsen bir tüfeğe başlardım. Başlar mıydım?
(Bunları bir tehdit olarak kabul etmezsen sevinirim.
Militarist değilim. Katil değilim. Aradığın erkek değilim.)
Olcay Özmen