Edebiyat ortamımız, ülkemizin diğer ortamlarından farklı değil. Yani, kaos hakim. Çok fazla kitap yayımlanıyor, eleştiri yok denecek kadar az ve sair. Bunlar hepimizin bildiği şeyler. Ve fakat ne şekilde, nasıl olursa olsun ilk kitabın heyecanı da ayrı. Hem, kağıt oyunu oynayanlar bilir; ilk elin günahı olmaz. İlk kitaplar da, tıpkı sonrakiler gibi, kusurlarıyla güzeldir. Kendimize ait, bize kendi yolumuzu açacak güzel yanlışlarımız olmazsa ne anlamı var yazmanın?

Bu ve benzeri düşüncelerden hareketle ilk kitaplarını çıkarmış yazarlarla söyleşi yapma fikri gelişti. İlk kitabını çıkarmış her yazara sorulabilecek ortak sorular belirlemeye çalıştım. Samimiyetle sorulan sorulara verilecek sahici cevaplar, belki, ortak dertlerimizi anlamaya, birlikte düşünmeye vesile olur. Hiçbir şey olmasa bile, bir yazar dostumuzun ilk göz ağrısının heyecanını paylaşmış oluruz.

b9d9b-onur2bcans25c425b1z2bd25c325bc25c5259f25c325bc25c5259f

Kitapsız bir hevesli olmaktan kitaplı bir yazar olmaya giden süreç nasıl gelişti?

Bu uzunca süreçten kısaca bahsedeyim. Yazma eylemine lisedeyken akrostiş şiirlerle başladım (Gülmeyin Zeki Müren’i tanıdığımız ilk şarkısı “Zehretme Hayatı Bana Cananım” da akrostiştir) sonra tam, yarım kafiye derken serbest şiirler yazdım. Van’da görev yaptığım sırada (Matematik öğretmeniyim) şiirlerim göçük altında kaldı ve o zamandan sonra yaşadıklarım öyküye dönüşmeye başladı. Belki de öyküden romana geçmek için 7.2’den büyük bir sarsıntı gerekecek bilemiyorum (Kulak çekilip tahtaya vurmalar). Öykü yazmaya başlayınca “Bunun bir sistematiğini öğreneyim” diye yola çıkıp bazı dersler almaya başladım. “Öykü nedir?”, “Nasıl yazılır?” sorularına yanıt buldum. Bolca da pratik yaptım. Daha sonra şimdiki editörümle tanışıp projemi hayata geçirdim.

Yazma uğraşını neden başka bir türde değil de öyküde yoğunlaştırdın?

Öykü kendiliğinden gelişti aslında. Az önce de bahsettiğim gibi şiirle ilgileniyorken öykü yazdığımı fark ettim. Nasıl ve ne zaman olduğunun ben bile farkında değilim. Ursula K. Le Guin de yazma sürecini şiir, öykü, roman sıralamasında gittiğini söylüyor. Belki de benimkisi de böyle bir süreci takip ediyor bilemiyorum (Gülüşmeler).

Yayınevini nasıl belirledin? İlk kitabın yayımlanma sürecinde neler çektin?

“Kurmaca İşler” ile bilgilendirme ve bolca öykü yazma sürecindeyken şimdiki editörüm Sedat Demir’le tanışıp buluştuk. Bir öykü dosyamın olup olmadığını sordu. Ben de “Düşüş Öyküleri”nden bahsettim ve yolladım. “Biz bu kitabı basalım” dedi. Dedalus’tan böyle bir teklifin gelmiş olması beni çok gururlandırdı. Çok kısa zaman içerisinde düzenlemeleri yapıp teslim ettim ve kitap basıldı. Pek zorlanmadım yayımlanma sürecinde. Çünkü birçok yükü Sedat Demir ve Baran Güzel üstlendi. Şahane kapak tasarımını da Sancar Dalman yaptı.

Kitabı yayıma hazırlama sürecinde sana yol gösteren, yardımcı olan bir editörün oldu mu? (Eğer olduysa, editöründen razı mısın?)

Evet az önce de dediğim gibi editörümün çok yardımı oldu bu kitabın hayata geçişiyle ilgili. Kendisinden razıyım Allah da ondan razı olsun.

İlk kitabınla hayatında neler değişti? Neler ummuştun ne buldun?

Yıllar önce yazdığım ve bilgisayarımda ortalama 600 KB’lık yer kaplayan bir dosyayken şu anda elimde tuttuğum bir kitap var. Öncelikle bunun hazzı çok güzelmiş. Bu durumdan çok memnunum. Büyük beklentim yoktu o yüzden şu anda karşılaştığım her şey bana hediye bir çiçek.

Telifini alabildin mi/alabilecek misin?

Telif konusu sıkıntı olmadı hiç. Sözleşmede yazılanlar uygulandı.

Dergiler için edebiyatın mutfağı denir. Sen salona, misafirlerin karşısına çıkmadan önce mutfakta ne kadar zaman geçirdin?

Yazdığım öyküleri daha önce herhangi bir dergiye yollamadım. Editörüm bu süreçte yazdığım birkaç öyküyü göndermem gerektiğini söylüyordu ama ben yine bilgisayarımda bir dosya adı olarak bırakıyordum öyküleri. Belki de bunda en büyük etken “düşüş öyküleri” projesinin, önceden birçok yayın evinden reddedilmesiydi. Şu anda mutluyum çünkü bu şekilde biriken öyküler ikinci kitabın zeminini oluşturdular.

Kitabın yayımlandıktan sonra yakın çevrenin ve ailenin yazmak/okumak uğraşına bakışları değişti mi? Yazıyla ilişkinde ciddi olduğuna ikna oldular mı? Kitap sana bu anlamda bir özgürlük alanı ya da dokunulmazlık zırhı kazandırdı mı?

Kitabın kendisi bazı noktalarda ciddi bir belge niteliği taşımakta. Mesela şu anki görev yaptığım okulda, öğrencilerime metin yazarlığı dersleri vermeyi ve bildiklerimi onlara aktarmayı planlıyorum. Bu bağlamda kitap, öğrencilere vereceğim bilginin inandırıcılığını ve benim de bunu uygulamaya geçirdiğimi göstermiş olacak. Ayrıca daha önce hiç öykü okumamış olan annem (Kitabın dil oluşumunda en önemli katkı kendisinindir) kitabımı okuyup benimle gurur duyduğunu söyledi. Bu bile kitabı çıkarmış olmam için yeterli bir sebeptir benim için.

Peki, bundan sonra?

İkinci kitabın çalışmalarına şimdiden başladım. Yeni öyküler yazmaya devam ediyorum. Yazdığım öyküler romana doğru gidecek gibi bir his bırakıyor içimde. Çünkü onları okuyanlar da bunu onaylayan cümleler kuruyor. İkincisi yine bir öykü kitabı olacak ama üçüncüsünden emin değilim.