b01e8-dsc00005-540x359
Mesut Barış Övün

Simay n’aber? N’apıyorsun? Müsait misin? Hı, tamam. Bak bir şey anlatacağım, ama müsaitsen… Ay sorma ya! Bizimkiler gene birini bulmuşlar bana. Yok canım, vazgeçerler mi?… Aynen! Bizimkiler değil de, komşular momşular işte. Ya, annemin bir arkadaşı var ya, Halide teyze, o galiba… Yo, ben şimdi duraktayım. Salona gidiyorum da Simay’ı bir arayayım, dedim. Ne dedin? Yok ya, şey işte… Spora yani… Ha, ne diyordum? Kesinlikle görüşmem, dedim önce, istemiyorum kimseyle görüşmeyi, biliyorsun. Bizimkilere de kaç defa söyledim yani! Ama bir ısrar, bir ısrar… Aynen! En azından telefonda bir konuş, dedi annem, belki konuşunca ısınırsın falan …Ya, evet, öyle hemen ısınıyoruz ya biz. Hı?… Aynen. Neyse, adam beni aradı… Görüştüm, görüştüm! E, arasın bir bakalım dedim, yani gönülleri olsun. Bir şey olacağından değil de! Ay görüşmez olaydım! Simay, bak sana söylüyorum, ortalıkta adam kalmamış kızım! Vallahi diyorum bak. Hı, hı.. İşte aradı adam, açtım, önce böyle nasılsınız bilmem ne, pek de kibar…Aynen öyle, kardeşim!.. E, bilmiyorum tam, saha mühendisi mi, öyle bir şey dedi. Çok da dinlemedim o kısmını açıkçası. Sonra konuşurken konuşurken, siz şimdi özgürlüğünüze düşkünsünüzdür, demez mi bana? Nasıl yani? dedim. Delinin zoruna bak! Evet, evet, özgürlüğüme… Düşkünmüşüm ben! Allah Allah, çattık galiba, dedim içimden. Nereden çıkardınız, dedim. İşte çalışan bir bayansınız falan dedi, belli alışkanlıklarınız vardır, falan. Benim standartlarım varmış… E, ne alaka, valla ben de bilmiyorum ne alaka. Öyle dedi direk. Nereden biliyorsunuz, dedim, ne gibi alışkınlıklar yani… Dur dinle, daha bitmedi. Bak sana söylüyorum, akıllı adam kalmamış memlekette, kızım ben zaten sana bunu hep söylemiyor muyum?… Hı? Evet, aynen! Sonra efendim, neyse, biraz konuştuk işte, bir şeyler anlatıyor, ben de sürekli hı hı diyorum, kapatalım diye bekliyorum, sonra diyeceğim ki anneme, adamla görüştüm anne, diyeceğim. O da ona söyleyenlere söyleyecek… Ay ne bileyim ya! Sonra adam bana demez mi, mesela siz şimdi bikini falan giyiyorsunuzdur, diye… Bikini, bikini!.. Evet canım, bildiğin bikini. Giyip giymediğimi soruyor… Yemin ediyorum bak! Öyle takkadanak! Önce bir durdum, işte ben de buna ne alaka yani, dedim. Adam başladı, şimdi efendim, beyefendinin ilkeleri varmış, eşinin bazı şeylere uymasını istermiş. Bana bunları anlatıyor… Sorma ya! Be adam, bu ilk görüşme… Bile değil ha! Telefon bu, telefon! Şimdi sen ne beklersin böyle bi adamdan, bi söylesene? Allah’ım sana geliyorum, dedim ben de. Gülme bi dur! …Ha? Aynen! Ayı ki ne ayı! Yok ya, kapatmadım. Biraz dinledim, telefonun bu tarafında bana afakanlar basıyor tabii… Evet evet, adam bildiğin ayı çıktı ya!… Yok canım, o bundan iyiydi, yani iyiymiş, o bunun yanında melekmiş! …İşte bir şeyler anlatıyor… Araya espri gibi şeyler de sıkıştırıyor… Ya işte önceden falan hazırlamış herhalde, bilmiyorum! Çok da sulu olmamaya çalışıyor bir yandan. Bir ara bi durdu, herhalde benden bir şey bekledi, konuşayım, bir şey diyeyim diye. Ben de ne dedim biliyor musun? …Aynen! Bırakır mıyım hiç yanına! Öküz! Dedim ki ben de herife, bakın beyefendi dedim, evet, haklısınız. Yerden göre kadar hakkınız var! Bikini meselesi önemli, dedim. Hatta dedim ki, beyefendi dedim, aslında benim bütün olayım bikinidir! Ha?… Evet, çivi çiviyi söker, yani. Verdim veriştirdim. Ama sen söyle şimdi Simay, bikinisiz olur mu hiç, değil mi ama? Valla bak! Böyle bir şey olabilir mi ya? Beni mi bulur hep böyle tipler…. Daha dün ya, dün! Yazacaktım ama şimdi iki saat uğraş dur, açıp bir anlatayım dedim, hem konuşmuş oluruz… Yani, evet, doğru söylüyorsun. Adamın düşündüğü şeye bak ya, inanabiliyor musun? Konuya nerden giriyor, bakar mısın? Evet, evet… Neyse canım, ben şimdi kapatıyorum. Otobüs geldi. Her yer, ama her yer ayı olmuş, bak sana söylüyorum. Hadi neyse konuşuruz gene. Canım, çok öpüyorum, ama unutma, bikini birinci koşul bak! Hadi görüşürüüüz. Bye!

Mesut Barış Övün 

Ayı dergisinin 2. sayısında (Kasım 2015) yayımlanmıştır.