Otel odalarından nefret ediyor. Bir Shakespeare sonesi gibi. Demek istediğim, çocuksu bir kadın ya da Lolita gibi. Klasik formda:
a
b
a
b
c
d
c ______________ William Shakespeare
d 1564-1616
e
f
e
f
g
g
Otel odalarından nefret ediyor. Onu rahatsız eden sabah ışığı. O türden bir ışıkla sarmalanmış olarak uyanmaktan hoşlanmıyor.
Otel odalarındaki sabah ışığı her zaman sentetiktir, eğer kat görevlisi sessizce içeri girmişse, kat faresi gibi, ve havada kendi kendine salınan tuhaf çarşaflarla yataklara ışık koymuşsa, bu ışık merhametsizce temizdir.
Yatakta uzanmaya devam eder ve ellerinde ışığı katlamış bir halde odaya giren kat görevlisini yakalamak için hala uyuyormuş gibi yapardı ama onu hiçbir zaman yakalayamadı ve sonunda vazgeçti.
Babası diğer odada yeni aşığıyla yatıyor. Babası ünlü bir film yönetmeni ve filmlerinden birinin tanıtımını yapmak için gelmiştir.
San Francisco’ya yaptığı yolculuk, Dev Gül İnsanlarının Saldırısı adlı yeni çektiği korku filminin tanıtımı için. Çılgın bir bahçıvan ve serasında deneysel gübrelerle giriştiği eseri hakkında bir film bu.
O ise dev gül insanlarının sıkıcı olduklarını düşünüyor. Babasına “Ağır kokulu bir demet sevgiliye benziyorlar” dedi onlar hakkında.
Babasının cevabı “Siktir git” oldu.
O öğleden sonra babası, Chronicle’dan Paine Knicker ile öğle yemeği yiyecekti ve daha sonra da Examiner’dan Eichelbaum’a röportaj verecekti. Birkaç gün sonra da babasının aynı saçmalıkları gazetelerde yerini alacaktı.
Dün gece babası, Fairmont Otel’de bir süit kiralamıştı ama o Lombard’da bir motelde kalmak istemişti.
“Deli misin sen? Burası San Francisco!” dedi babası.
Nedeni bilmese de o motelleri, otellerden çok daha fazla seviyor. Nedeni, belki de sabah ışığıdır. Bununla bir ilgisi olmalı. Motellerdeki sabah ışığı daha doğal. Kat görevlisi getirmiş gibi değil.
Yataktan çıktı. Babasının kiminle yattığını görmek istiyordu. Küçük oyunlarından biriydi bu. Babasının yattığı kadını tahmin etmeye çalışıyordu, ama bu saçma bir oyundu, bunun farkındaydı çünkü babası her zaman ona benzeyen kadınlarla birlikte olurdu.
Babasının bu kadınları nereden bulduğuna şaşıyordu.
Bazı arkadaşları ve bazı insanlar bununla ilgili olarak ona takılırlardı. Ona, yattığı kadınların ve kızının birbirlerine kardeş gibi benzediklerini söylerlerdi. Bazen kendini, değişen ve tuhaf bir kız kardeşler ailesinin ferdi gibi hissederdi kız.
1.70 boylarındaydı, nerdeyse kıçına kadar uzanan sarı saçları vardı. 50 kiloydu. Çok mavi gözleri vardı.
On beş yaşındaydı ama herhangi bir yaşta da olabilirdi. Küçük bir hayali dokunuşla otuz ile otuz beş yaş arasında gösterebilirdi.
Bazen, yirmilerinin başındaki genç erkekler ondan etkilensin ve onu olgun ve deneyimli bir kadın olarak görsünler diye kasten otuz beş gibi gösterirdi.
Daha önceleri Hollywood, New York, Paris, Roma, Londra gibi yerlerde defalarca çalışmış, hala göz alıcı olsa da giderek solan otuz beşinde bir kadın rolünü mükemmel şekilde oynayabiliyordu.
Yirmilerinin başında üç genç erkekle ilişkisi olmuştu ve hiçbiri onun on beşinde olduğunu çakmamışlardı.
Bu, onun küçük bir hobisi gibi olmuştu.
Bir yaşamın tüm evrelerini oynayabilirdi ve o zaman dilimlerini hayali bir teleskop altında yaşamış gibi davranabilirdi. Glendale’de yaşayan, Yahudi bir dişçiyle evli, üç çocuklu, gençliği savrularak geride kalmış otuz dört yaşında bir hatun ya da çılgın bir lezbiyen aşığın pençesinden kurtulmaya çalışan, kendisini selamete kavuşturması için genç bir adama ihtiyaç duyan, otuz bir yaşında New York’lu editör bir kız kurusu ya da dermansız ama havalı bir hastalığa yakalanmış ve aşka son bir şans vermek isteyen otuz yaşında bir dul olabilirdi.
Bu oyuna bayılıyordu.
Yataktan kalktı ve çırılçıplak bir halde parmaklarının ucuna basarak babasının odasına gitti ve babasıyla aşığının uyanık ya da sevişiyor olup olmadıklarını anlamak için orada dikelip dinledi.
Babası ve aşığı uyuyor gibiydiler. Bunu kapının arkasından hissedebiliyordu. Yatak odalarında ılık ve donmuş bir hava kütlesi var gibiydi.
Kapıyı araladı ve yatağın kenarından tıpkı sarı bir gömleğin kolu gibi sarkan sarı saçlarını gördü kadının.
Gülümsedi ve kapıyı kapattı.
Ve onu orada bırakıyoruz.
Onun hakkında az şey biliyoruz.
Ve o bizim hakkımızda çok şey biliyor.
a
b
a
b
c
d
c ______________ William Shakespeare
d 1564-1616
e
f
e
f
g
g
Richard Brautigan
Çeviren: Onur Çalı
Askıda Öykü dergisinin ilk sayısında yayımlanmıştır.