
Usul ellerimle büyüttüğüm usul yaz
Yumuşak şeyler duyurdu betondan uzak
Nasılsa insan bir an’la var en çok da şu an
Çürümek nasılsa bakmıyor evlere, duvar küflü çoktan
Bir kuyuydu sanki. Sızlıyordu gövdesi. Olsam… bir olsam
Sessizliğe bir soru, en kısa yoldan:
– ben, hiç var mıydım?
İşte akşam. İşte sıkıntı.
Ateşini yansıtıyor gün her kimliğe
Eridim o an.
Oysa tanıyan kendini
Kaybolmaz dünyanın yapay ışıltısında
Geçmekte olan her şey: söz
Hafıza düşüyor anlama, o da büyüdü çoktan
İnsandı sanki. Bir avuç kibir tozu. Olsam, bir olsam…
Tekrar doğururdum annemi uzak tutup dünyanızdan
– ben, evlerin varlığıyla acıydım
Var olasın, dediler. Yazdım. yazdım…
inceldi gövdem geceleri.
Yiyeceği azdır çünkü ruhuyla büyüyenin
Görmedi kimse hiçbir şey
zamanın sonsuzluğunda
en sona alır çünkü acı yerini
ama çok köpüklüydü bu kalabalık. gördüm
Karaydı sanki. yüzüme yayılan kirdi.
Dünya gibiydi dönerek kendinden uzaklaşan
Olsam… bir olsam
Yine sesim dağ… yine benzim kayalık… yine annem ve ben.
– içlerinde var olarak katlandım ruhu köksüz insanlara
Nasılsa yokluğun her sıvadığı, toprakta köklü bir insan.
Meryem Coşkunca