Ana htar
kapı ya ol muyor.
Eller, bu parmaklar, sidikli yaralar, ısırgan otları,
gözlerinin içlerinden uzayan, batan, tortulaşıp çapaklaşan
yaprakları uzun uzun bitkiler
her şey çok fena
etinin içinde ve etinin dışında
girmişiçiçevesselam anahtarlarçemberinde girmişiçiçevesselam
anahtarlarçemberinde
Oh, dünya varmış,
oldu sonunda:
Açtın kapıyı!
Odan, çatı katında:
merdivenleri ahşap – sevdiğinden,
buralara birazdan saksı saksı çiçekler
konur,
sırf merdivenlerine bile
ne hanlar ne hancılar
kurulur.
Kapıdan giriyorsun ya şimdi içeri
artık o kapı kapı değil o oda oda değil
Geeeniş, büyüüük bir ovadasın
renkler şırıl şırıl, sabah simli simli
gözünün bir yerlerden, iyi yerlerden, ısırdığı dağın
leylak eteklerinde
zümrüd-ü ankalardan, yakuplar ve kurbağalardan, çamurdan, zifirden
ve kedilerden oluşmuş antik gerdanlığa bakıyorsun:
gözbebeklerin kamaşmış
sabah ürpertisi sarmalıyor çıplak vücudunu,
beyaz sarmaşıktan
sis bulutları saçlarının tam üstünden hızla akıp geçiyorlar.
“Ah” diyorsun, içinden,
“bunca güzellikler,
nasıl oldu da
üstüme örtüldüler?”
Seda Tunç