unnamed
Necla Antep Aytuna

“Kalbiniz için aynaya bakın”
Gazete haberi

Sokakta sarı apartmanı arıyordu, yeni işine gidecekti. Yeni mahalle, yeni sokak, yeni ev, yeni patron.

Kısmet yüzüme gülse de ev çok kalabalık olmasa, işim çabucak bitse…

Tıklım tıkış evleri, altlarını temizleyebilmek için çekmesi, itmesi gerekenleri hatırladı. Görüntüyü silmek ister gibi başını sağa sola çevirdi. Kimbilir beni ne bekliyor, diyerek yokuşu tırmandı.

Saksıdaki anahtarı aldı, içeri girdi, ayakkabılarını çıkarıp bakınmaya başladı. Nerdeyse kendi evi kadar misafir odası. Tek kişilik koltuklar, arkaları yüksek ve süslü, kocaman işlemeli masa ve sandalyeleri, altın varaklı örtüler, şarabi kadife perde, taşlarla süslenmiş tül. Kocaman ışıl ışıl avize tavandan sarkıyor. İpek iran halıları, kristal vazo ve biblolar. Az eşya olmasına mı sevinsin, bu pahalı şeyleri nasıl temizleyeceğine mi üzülsün bilemedi. Dilek dilerken dikkatli olacaksın kızım, eksik söylemeyeceksin, derdi ninem, haklıymış.

Ne kadar parlaktı her şey ancak duvarlar süssüz ve yüzsüzdü.

Mutfağa geçip çayını koydu. Masadaki notu okumaya çalıştı.

  • Tüm evi önce süpür sonra toz al ve yerleri sil.
  • Camları, kapıları sil.
  • Çarşafları yeşilli olanlarla değiştir, havlularla yıka ve ütüle.
  • Banyoda lavabo ve duşu cifle, durula ve kurutma bezi ile kurula.
  • Tuvaleti çamaşır suyuyla yıka sonra sil, ıslak kalmasın.
  • Mutfağın bezleriyle diğerlerini karıştırma.
  • Mutfağın dolaplarını, masayı, tezgahı, ocak ve fırını dikkatlice temizle.
  • İşin bitince tüm bezleri yıka, kurut.
  • Misafir odasındaki pahalı örtüleri katla kaldır ve orada kalsın, sonra temizliğini yap.
  • Sakın halılara bez sürme. Sadece süpür. Saçaklarını düzelt.
  • İşini beğenirsem paranı vereceğim. Akşam beni bekle.

Çüüşş diyen sesiyle irkildi. Duraksadı bir an. Parayı vermemek de ne demekmiş yaa… Neyse ne, benim işimi beğenmeyecek daha anasından doğmadı, diye kendini cesaretlendirdi. Kahvaltısını yaparken sakinleşti.

Yazılanları sırayla yapmaya başladı. Pembe kalpli olanları çıkarıp yeşil kalpli çarşafı serdi. Başucunda duran metal sopayı merakla aldı, ne kadar da ağır deyip yerine koydu. Camları sildi, halıyı süpürdü. Giysi dolabı gibi kocaman bir odayla karşılaştı. Kalp desenli peluşlar, terlikler, her renk ayakkabılar ve askılarda elbiseler, büzgülü, pileli, taşlarla bezenmiş bluzlar… Merakla askının birine uzandı. Aman allahım bu ne kadar büyük, iki tane ben sığarım bu elbiseye!

Yıkanmışları kurutma makinasına koydu. Ütüyü hazırladı. O kadar da süslü olmayan diğer odaları temizledi. Ütülediklerini yatağın üstüne koydu.

Sıra salona gelmişti, örtüleri katlayıp koltuğun birine koydu. Yerleştirmeyi kendi yapacakmış, emirlerinde öyle diyordu. Saatine baktı ikiye geliyordu. Önce bir şeyler yemeliyim. Buzdolabını açtığında yemek olmadığını, mektupta da bahsedilmediğini fark etti. Vicdansız kadın! Hiç çiçek görmedim, oradan anlamalıydım… Konserveler, yeşillikler, sebzeler, yemek yapmak için her şey var ama pişmişi yok, zamanı da yok, çok iş var. Hem de şimdi acıktım, sabah bakaydım, akılsız kafam. Mecburen peynir ekmek yoğurtla karnını doyurdu. Yine çay demledi. Bulaşık bırakmayayım, diye söylendi.

Mutfağın çekmecelerini temizlerken irili ufaklı birçok bıçak olduğunu gördü. Aklı orada kalmış, üst dolap kapağını açık unutmuştu. Alnını çarpınca eliyle ovuşturdu. Allah Kahretsin, şişecek şimdi… Ekmeği çiğneyip yapıştırdı. Oturdu, acısı azalsın diye bekledi. Ekmeği çöpe attı, aynaya bakmak istedi. Önce banyo, tuvalet, sonra yatak odasına koşturdu, yoktu… Bu evde ayna yoktu!

Ayna yok, resim yok, çiçek yok… Aman allahım! Ben nasıl bir evdeyim, neden onu beklememi istiyor, manyak mıdır, sapık mıdır? Bana ne yapacak, ne yapabilir? İçeri girer, kapıyı kilitler, kaldın mı hapis… Belki de kadın değil, erkek mi? Saçmalama, o elbiseler, kalpli çarşaflar, banyodakiler, yok yok kadın ama ya kadın pazarlıyorsa… Ya o sopayla ne yapıyor, ya o bıçak adam doğrayacak kadar büyük…

Aynı yeri sürekli silmekten kızaran elinin acısıyla düşüncelerinden sıyrıldı. Notu tekrar okudu. Gözünden kaçan var mı, yoktu. Sandalyeye çöktü, omuzları düştü.

Bu işi ona söyleyen komşusu ilk defa böyle bir iyilik yapıyordu, aslında nasıl da kıskandığını bilirdi. Kocama göz koydular, beni aradan çıkaracaklar, belki de… Yok anam yok, bit yeniği var bu işte, haydi kızım sana yol göründü… Parayı pulu da boşver, başına bir şey gelmeden…

İri ve kalpsiz kadınla karşılaşmak istemedi, telaşla çıktı evden.

Necla Antep Aytuna